"Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini... İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini! Ya, böyle işte! Bu bir yasa Sonya, yasa. Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş, bu bundan sonra da böyle gidecek! Bu gerçeği ayırt edemeyenler kördür!
Sayfa 521 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İlkin aşina görüntülerdir gidenler, sonra aşina seslerdir tükenenler. İşte tam bu sırada çıkar kokunun üstün gücü ortaya. Her şeyini kaybetmiş, yitirmiş bir kişi için gözlerini sımsıkı yummaktan başka ne gelecektir ki elden?
Zaman, riya ve gösteriş zamanı oldu. Mallar haksız yere alınıyor. Namaz kılanlar, oruç tutanlar, hacca gidenler ve zekât verenler ve hayır işleri yapanlar çok, fakat bunlar Allah için değil, insanlara gösteriş için yapılıyor. Hepiniz, kalpleri ölü, fakat nefisleri pek canlı, arzu ve istekleri dünya olan kimselersiniz! Kalp, ancak insanların beğenmesi, onların övmesi düşüncesinden kurtulmakla Allah ile beraber olabilir. Evet! Kalp, Hakkın emrine uyup yasaklanından sakınmak, O'nun kaza ve kaderine, O'ndan gelen belâ ve musibetlere sabır ile diri ve canlı kalır.
Sayfa 177 - Gelenek Yayıncılık, Basım Yılı 2016Kitabı okudu
Dostoyevski, Dostoyevski, Dostoyevski!.. O en iyisi!
Yine bolca hüzne boğulduğumu hissettiğim bir Dostoyevski eseri okudum...Dostoyevski okurken olaylardan ziyade verdiği tuhaf hislere odaklanabiliyorum. Olayı okuduktan sonra içimde tomurcuklanan o tuhaf hissi seviyorum. Kelimelerini seviyorum, verdiği hissi seviyorum...
Beyaz Geceler'i asla birkaç kelimelik bir cümleyle anlatabileceğimi
Sana hiç bahsetmemiştim ama, muhakkak duymuşsundur: Evliliğimizin
dördüncü yılında Nazlı, evi terk etmişti. Nasıl derler, bir başkasına
kaçmıştı. Acıklı bir durumdu. Ne yapacağımı bilmeden odalarda dolaşıp durdum.
Karımın resimlerine baktım. Bir şeyler yapmak, birilerine gitmek, ne bileyim
dert yanmak, ondan şikayet etmek, bana yapılan bu