Yakından tanıdığınız, bencil ve aptal sandığınız bir kişi günün birinde, öyle güzel bir şey yapar, öyle duyarlı, öyle derin bir söz söyler ki, afallayıp kalırsınız.
Bu kadar bezgin, bu kadar umutsuz olmak yanlıştı, Tanrı'yı yoldaşım yapmam, Onun iradesini hayatımın kıvancı ve amacı yapmam gerekirdi ama iman zayıf ve tutku fazlasıyla güçlüydü.
"Kim ki sevmez, Tanrı'yı tanımaz." Korkunç geliyordu bana çünkü ne Tanrı'yı ne de insanı gereği gibi sevmediğimi, sevemediğimi çok çalışsam da sevemeyeceğimi hissediyordum.
Bahtiyar olamaya alışmamış insanların, her saadetin arkasında pusu kuran fena talihlerin bir suikasdinden ürkmelerine benzeyen sebepsiz bir korku içinde sevincini frenliyordu.