"BİR PİRİNÇ TANESİ" Ben beş yaşında idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor.... Çocukluk işte 'aman babaanne' dedim. 'Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?' Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle
Alıp başımı gitmiştim Koşmuştum Ay'a kadar Üstümde ter kokularımla Yorulmuşum germiştim hamağımı Bahar rüzgarında Yapraklarını sallayan iki ağaca Tam gözlerimi kapattım kapatacağım Diyordum değmeyin keyfime aman ha! Birdenbire duydum ismini Hani şu gürültülü takalar geçerken Sessizlik senin sesinle üzerime gelirken Çekilin Orhaan Velii geliyor diye Kulağıma kuşlar fısıldarken Ya gidin başımdan dedim Yalan söylemeyin yok daha neler Aa sonra bir baktım Gökyüzünü boyuyor biri mavi mavi Bir baktım deniz yırtılmış dikiyor biri Uzaktan tanıyamadım ama Deniz feneri aydınlattı çehreni Ah ah Orhan Veli Biliyor musun çok özlemişim ben seni .... (Reha Başoğul)
Reklam
Ne yat limanı vardı o zamanlar, ne restoranlar, ne de bu geniş cadde… Ama o zaman da deniz çamur rengindeydi. Kumsalın yerini çoktan zift ve moloz yığını almıştı. Kötü koku dayanılmazdı. Şehrin göbeğindeki muhteşem koy göz göre göre ölüme terk edilmişti. Ama gün batımları hâlâ inanılmayacak kadar güzeldi. Gökyüzü önce kızıla çalıp sonra
Değerli Aysel Doğan Hanımefendi'nin izni ile, yaşamından ufak bir kesiti paylaştığı kitabını buraya da taşımak isterim. Kitap basında tükenmiş, sponsor bulunamadığı için tekrar basıma verilememiştir. Kaydedip pdf dosyası yapabilir, çıktı alabilirsiniz. ilk baskı ismi; 'anılarım, acılarım ve şizofreni' ikinci baskısı ise; '18 yaşında uyudun 29
BİR İZMİR HATIRASI 2008 yılı Mart ayı sonları. Sektörümüzle ilgili fuarı gezmek, bir kaç şahsi iş ve ziyaret amacıyla İzmir'e gitmiştim. Sabahın çok erken saatleri Basmane'ye indim. Bilenler bilir, o saatlerde orada aç köpekler çöp bidonları etrafındadır ve bir çok kişi korkar onlardan. Caddenin karşısına geçerken irice bir beyaz köpek ardımdan gelmeye başladı. Karşıya geçince durdum. Dönüp bakınca o da durdu. Gayri ihtiyari trafik yoğun olmasa da telaşlandım. "yolda durulmaz acele et" diyerek gelmesini işaret ettim. Sanki söylediğimi anlamış gibi hızlıca yanıma geldi. Hafifçe eğilip bir kaç kere başını okşadım. Hiç bir şey demeden arkamı dönüp Alsancak'a doğru yürümeye başladım. Yaklaşık iki kilometre yürüdüm deniz kıyısında bir banka oturdum. Arkamı dönünce köpeği yine gördüm. Bir kaç metre ötede yere uzanmış bana bakıyordu. Ama ne bakış. Gözlerindeki minnet ve mutluluğu görmemek mümkün değildi. Yakın olmasa da ilerdeki çocuktan bir gevrek aldım. Yarısını önüne koyup tekrar banka oturdum. Simidi yedikten sonra Köpeğe baktım. Öylece duruyordu simit. Anladım ki onun açlığı başkaydı.
Aşık Veysel ŞATIROĞLU D. 25 Ekim 1894, Şarkışla, Sivas - Ö. 21 Mart 1973, Sivrialan, Sivas. Aramızdan ayrılışının 43. yılı. Saygıyla anıyoruz büyük ustayı. Ruhun şad olsun. Kendi anlatımı ile yakalandığı çiçek hastalığı ve hayatı boyunca oluşan görme sorunu: "Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok
Reklam
OKUYALIM, UYGULAYALIM...
*Beş yaşında idim. ** Babaannem rahmetli,pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü.Babaannem eğildi,aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk işte,"aman babaanne dedim. Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?" Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.
"Yirmi altı yaşındaydım. Amerika'ya yeni gitmiştim. Osgood'un araştırma asistanlığını yapıyorum. Aynı odada, John ve Gary adında iki asistan daha var. Bir cumartesi günü ofise gittiğimde, halının üstünde emekleyen bir oğlan çocuğu gördüm. Gary oğlunu getirmişti. Herkes kendi işini yapıyordu, ben de masama oturdum, çalışmaya başladım. Odada
BİR İZMİR HATIRASI 2008 yılı Mart ayı sonları. Sektörümüzle ilgili fuarı gezmek, bir kaç şahsi iş ve ziyaret amacıyla İzmir’e gitmiştim. Sabahın çok erken saatleri Basmane’ye indim. Bilenler bilir, o saatlerde orada aç köpekler çöp bidonları etrafındadır ve bir çok kişi korkar onlardan. Caddenin karşısına geçerken irice bir beyaz köpek ardımdan gelmeye başladı. Karşıya geçince durdum. Dönüp bakınca o da durdu. Gayri ihtiyari trafik yoğun olmasa da telaşlandım. "yolda durulmaz acele et" diyerek gelmesini işaret ettim. Sanki söylediğimi anlamış gibi hızlıca yanıma geldi. Hafifçe eğilip bir kaç kere başını okşadım. Hiç bir şey demeden arkamı dönüp Alsancak’a doğru yürümeye başladım. Yaklaşık iki kilometre yürüdüm deniz kıyısında bir banka oturdum. Arkamı dönünce köpeği yine gördüm. Bir kaç metre ötede yere uzanmış bana bakıyordu. Ama ne bakış. Gözlerindeki minnet ve mutluluğu görmemek mümkün değildi. Yakın olmasa da ilerdeki çocuktan bir gevrek aldım. Yarısını önüne koyup tekrar banka oturdum. Simidi yedikten sonra Köpeğe baktım. Öylece duruyordu simit. Anladım ki onun açlığı başkaydı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.