Çay onları götürünce, ben de çocuk değil miyim "A ne güzel kayıp gidiyorlar bunlar, keşke ben de öyle kayıp gitsem" diyorum. Tak diye bir kurşun sesi duyuyoruz, dikkat ediyorum, ondan sonra birileri suyun üstünde nasıl kayıp gidiyor. Çocuktum, herhalde bana eğlenceli mi geliyor ne geliyorsa... Onun üzerine neneme yalvardım, "Söyle halam beni suya atsın." "Kızım kızım, nenen kurban olsun, niye suya atsın?" Dedim "Beni öyle öldürmesinler. Su ne güzel götürüyor," dedim. Annem ağladı, "Olmaz," dedi. Nenem dedi ki, "Ya, öyle de ölecek böyle de ölecek, bırak su alsın götürsün." Halama dedi ki, "Madem ki çok istiyor, götür at.
Yaşadığımız bir çok şey kendimize verdiğimiz değerle öyle doğru orantılı ki... Bunu fark etmekte o kadar geç kaldım ki... Hani soruyorlar ya geçmişe gitsen neyi değiştirmek isterdin diye. Çok klişe bir cevap olacak ama ben geçmişe gitsem değiştirmek isteyeceğim tek şey kendimi sevmek olurdu. Zaten gerisi bir şekilde halledilir. Geç olmadan sevmek gerek en çokta kendimizi... Aypi.🦋💙💐
Bir yandan çok istiyorum
Bir yandan olmaz biliyorum
Ne yapsam, nereye gitsem
Ne yere ne göğe sığamıyorum
Bir ipte iki cambaz
İki asi, kessen kanı akmaz
Hissettik ilk bakışta
Bu tufandan kimse sağ çıkmaz
Söyle bana ne yaptın sen
Kanıma zehir mi akıttın öperken
İçimde hiç dinmeyen bir sızı oldun şimdiden
Gün be gün daha da çoğalacaksın
Çok belli aslında kavuşamadık ya bu yüzden
Korkarım efsanem olacaksın
Kimbilir hangi ürkek mevsimi alırsın
gizlice odalara,
saçların balkonları terk edeli kimbilir
ne kadar olmuştur?
- annene göstermeden aşağı akardı saçların
kaç kez eksilip çoğalırsın dişlerini fırçalamayı
ezbere bildiğin günlerde...
Mor bir kedi geceyi sıyırarak geçiyordur
kuyruğunda teneke yıldızlar
düşlerinle buluşurken lanetli
—Birkaç günlüğüne gidecek olsan,
mantıklı olmayı becerebilirim, ama saatleri sayarım. —Peki ama, birkaç aylığına gitsem... (bunun düşüncesi bile yüreğimi sıkıştırıyordu) ya da birkaç yıllığına... hatta...?
Ne zaman Goethe'nin evine gitsem ve elindeki kaleme sihirli bir güçle boyun eğdiren, Alman söz sanatının bu en yüce ustasının nasıl önemli, dahası en önemsiz mektupları bile, gönderilecek olgunlukta bulmadan önce, iki-üç kez kaleme alıp düzeltmiş olduğunu ya da Nietzsche'nin hemen her yazının taslağını kendisinin kaleme aldığını hatırlasam, aklıma söz sanatı bakımından onlarla karşılaştırıldığında sonsuz yoksul düşmüş, bu bakımdan kendimizi yitirmiş olan bizlerden kaçımızın hâlâ gelişigüzel bir mektuba bunca sevgi ve saygı gösterecek kadar çalışkan ve sabırlı olduğu sorusu gelir.