Evet, böyle de geçebilirsin: Karanlık basmış gökyüzünün, artık, yalnız bir uçukluk olarak kalmış mavilerinde, akşam olunca yakılan sobalardan çıkan dumanların rüzgarsız havada oluşturduğu belirsiz beyazlıkların gezindiği Boğaz'da, kanalın tam ortasında, hiç ışıksız, isteksiz gibi, yarım-yol vermiş, sanki sessiz sedasız - öylesine...
Senin geleceğini; bu gece, şimdi, birazdan geleceğini bilmek de bir garip: 'kayıtlı' olmuyor mu o zaman 'sefer'in? ... Oysa, beklenmediğin, hatta gelmeyeceğin bilinen, hatta gelmen istenmeyen, hatta gelmemen istenen bir zamanda gelmen değil mi, senin sanatın, ustalığın?
Yoksa nerede kalırdı Efendi'liğin - bir sıradan 'seyrüsefer esiri' olurdun!
Haydi - gelme artık bu gece; bırak, yanlış çıksın beklentim -ki, bileyim, sen o'sun: o, beklediğim...
Bekliyorum - gelme; ki bileyim.
Gelme!
İşte: karşı kıyı gitti gidecek; kanalın aşağısı şimdiden görülmez oldu: gelmemen için her şey (ben de) hazır(ım) şimdi; zaten gelemezsin artık, istesen bile - gelsen bile, görülmezsin artık -
- işte, gelememiş olursun o zaman da...
Çünkü gelmen görünmendir senin - geçmen de, görülmemen.
Gelme bu gece - geç! Gelme - geç, bu gece...
İşte: gidiyorum şimdi - gelme sen de, artık.