Gizem

Ay o kadar dayanıksızlaştı ki artık hiç kimse orada yaşayamıyor. Sadece burunlar yaşıyor. Bu yüzden kendi burnumuzu göremeyiz çünkü onlar Ay’dadır.
Reklam
Denizler ötesine giden kişi yalnızca iklimi değiştirmiş olur, aklını değil.
...hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zekilik kadar aptallık da gerekliydi. Ama aptalca davranmak da zekice davranmak kadar zordu.
We shall meet in the place where there is no darkness.
Reklam
Akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülmez.
İnsanın kendini yargılaması, başkasını yargılamasından çok daha zordur.
Uzunca süre maske takarsan, altındaki kişiliği de unutursun.
…hayatta neden ve niçin olduğunu bilmeden çocuk yapmaktan başka hedef olmaması pek üzücü. Nihai bir hedefe, son hedefe inananlar, soyu sürdürmek için derler; oysa ki bu soyların ne olacağına dair hiçbir fikirleri yoktur ve sanki evrenin biricik ve nihai umuduymuş gibi, soyun neden sürmesi gerektiği sorusunu kendilerine hiç sormamışlardır.
Siyasiler gerçeği örtmek, sanatçılar ise gerçeği göstermek için yalan söylerler.
Reklam
Ama arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten?
Yarını düşlüyoruz ama yarın gelmek bilmiyor Bir zafer düşlüyoruz Aslında hiç istemediğimiz Yeni bir gün düşlüyoruz O yeni gün zaten gelmişken Kavgadan kaçıyoruz Durup dövüşmemiz gerekirken Ve hala uyuyoruz
Yollar ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben daha az kat edilmiş olanı seçtim. Bütün ayrımı yaratan da buydu.
Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu.
Demokratik bir toplumda yaşıyorsanız ve bireysel özgürlük korunuyorsa bunun için kısmen Kant’a teşekkür etmeniz gerekir. Tüm insanların doğuştan gelen bir gururu olduğunu ve bunun gözetilip saygı duyulması gerektiğini ilk söyleyen odur. … Varoluşun tek hakiki anlamı anlam oluşturabilme becerisiydi. … En temel ahlaki görevimiz hem kendinizdeki hem de başkalarındaki bilincin korunması ve büyümesiydi.
Varoluşun, doğası gereği kaotik ve bilinemez olduğunu kavrayan Nietzche kozmik anlamımızı açıklamak ve ona sahip çıkmak için gerekli psikolojik donanıma sahip olmadığımızı düşünüyordu. İdeolojik dinlerin Aydınlanma’nın ışığındaki uyanışını insanın kaçınılmaz varoluşsal krizinin sadece ertelenmesi olarak görüyordu. Ve hepsinden nefret ediyordu. Ona kalırsa demokrasi naif, nasyonalizm aptal, komünizm korkunç sömürgecilik de saldırgandı.
Reklam
Birçok kişinin anlamadığı şudur: Mutluluğun tersi öfke ya da hüzün değildir. Öfkeli ya da hüzünlü olmanız hala bir şeylere aldırdığınız anlamına gelir. … Bunun anlamı da hâlâ umudunuz olmasıdır. … Umudu tesis etmek ve korumak için üç şeye ihtiyacımız vardır; kontrol duygusu, bir şeyin değerine inanmak ve camia.
O halde kendimizi özgür tasavvur etmemiz, eylemlerimizin gerekçelerinin hiçbir şekilde bilincinde olmayışımızdandır. Kendimizi dikkatle gözlemlemeye başlar başlamaz, özgürce yönlendiğini düşündüğümüz tercih ve arzularımızı aslında envaiçeşit nedenin belirlediğinin bilincine varırız.
Sitenin kanununa canıgönülden gerekli gördüğümüz için değil de ceza korkusuyla riayet ettiğimiz sürece toplumlarımız kırılgan olacaktır. Doğal felaketlerin ardından gelen yağmalarda görürüz bunu. Polis gücü ortalıkta olmadığı anda bazı bireyler, başıboş arzularını hiç hicap duymadan ortaya sererler.
"Dışsal itaat" "içsel manevi faaliyetten" daha güçlüyse, demokrasilerimiz zayıflama tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Yurttaş eğitiminin hayati olduğunu hatırlatması bundandır. Bu eğitim genel bilgilerin öğrenilmesi ile sınırlı kalmamalı; birlikte yaşamayı, yurttaşlığı, kendini tanımayı ve akla başvuruyu kuvvetlendirmeyi içermelidir.
Ancak hurafelerin kitleleri yönetmenin en iyi yolu olduğunu ve çok sık din kisvesine büründüğünü özellikle vurgular. Bu noktada İslam dinene çok kısa ama çok keskin bir eleştiri getirir ve her türden siyasi sıkıntının önüne geçme amacıyla, düşünceye din adına en çok gem vurulan yerin Türk memleketi olduğunu söyler. "Basit bir tartışma bile küfür addedilir ve öyle çok önyargı muhakemeyi tıkar ki, zihinde herhangi bir şüphe yeşertecek kadar bile aklıselime yer kalmaz."
Her türden hurafeyi benimsemeye en meyyal olanlar, dünya nimetlerini en ölçüsüzce arzu edenlerdir. Azla yetinmeyi bilenler, çok basit bir sebeple hurafelere daha az meyyaldirler: Kaybetmekten daha az korkarlar ve ellerindekiyle yetinmelerinden ötürü, daha fazlasını elde etme umudu beslemezler.
Reklam
Bilgi bizi özgür kılsa da akılcı bilgi, Spinoza'nın ebedi saadet adını verdiği üstün mutluluğa erişmek için yetersizdir. Bunun için üçüncü bir bilgi türü daha lazımdır: sezgisel bilgi.
Spinoza'nın ebedi saadeti mistik bir şey değildir: Sonlu bir varlıkla sonsuz Varlık'ın birleşmesi sonucu ortaya çıkmaz; akılcı ve sezgisel bir sürecin sonucudur ve meydana gelen şey bilgi, yani bilgeliktir.
Ruhun kendini ebedi olarak algılamasının anlamı; kendini bizzat özünde, zamanın ve uzamın dışında varmış gibi algılamasıdır. Bu, ömrünün bitmeyeceği anlamına gelmez. Bilakis ömrü sınırlı demektir: Ruh basitçe; Tanrı'nın ebediliğiyle aynı zorunlulukla, zamansız biçimde var olduğunu duymak anlamında kendisinin de ebedi olduğunu hisseder.