Insanlar koyun sürüsü gibi daha önceki kuşaklardan gördüklerini taklit ederek yaşarken, ortaya çıkan peygamberlerin, kahramanların, önderlerin, dahilerin gösterdiği yolu izlemeye başlamalarıyla gelişmez. Gelişme, evrim, insanın yapısında, yani insanın emek etkinliğinde ortaya dökülen doğasında vardır. Dolayısıyla her bir insanda, her bir toplulukta, her toplumda gizilgüç olarak bulunmaktadır. Öyleyse kültürel evrimin, emeğin verimliliğinden dolayı, kaçınılmaz bir determinizm olduğu söylenebilir. Kimsenin isteğine, istencine bağlı, bağımlı değildir. Istense de istenmese de her insan, engellenmedikçe, kendini bu yönde ortaya dökecektir.
Sayfa 286 - imge KitabeviKitabı okudu
Batı süresiz yenilenebilir, potansiyeli (gizilgüç) olan bir ekonomi geliştirmişti. Modern öncesi uygarlıkların alışıldık davranışı olan geçmişe bakmak ve neler başarıldığı hakkında konuşmak yerine Batılılar ileriye bakmaya başladılar. Avrupa'nın üç yüzyılını alan uzun çağdaşlaşma sürecinde enikonu değişiklikler yaşandı: sanayileşme, tarımın dönüşmesi, yeni koşullara uyum sağlamak üzere toplumu yeniden örgütlemek için siyasal ve toplumsal devrimler ve, miti yararsız, uydurma ve çağdışı diye karalayan entelektüel "aydınlanma".
Reklam
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, eninde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
“Bergson’un hafıza ve duyu algılayışı ile bağlantılı olarak ileri sürdüğü kuram tipini şimdiye kadar yaptığımızdan çok daha ciddi bir biçimde ele alırsak iyi olur. Önerme şudur, beyin ve sinir sistemi ve duyu organlarının işlevi esasen eleyicidir, üretici değil. Her insan, her an kendi başına gelenleri hatırlamak ve kainatın her yerinde olan her
İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: eğer bir şeye doğru ilerlemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz, biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliği, önünde sonundaysa yıkıcı eylemlere dönüşür.
Yalnızca gizilgüç durumundayken ise, belirli olanaklar, eğilimler, davranışlar, vb. olarak görürüz. Jung'a göre, ruhun yapısı statik değildir, dinamiktir. Metabolizma, organizmanın fiziksel ekonomisinde nasıl bir denge sağlıyorsa, ruhsal enerji de ruhun türlü öğeleri arasındaki ilişkileri düzenler; denge bozulunca da, akıl hastalıkları ortaya çıkar.
Reklam
172 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.