Omega'da hukuk gizli tutuluyordu. Gezegenin eski sakinleri hukuk bilgilerini yeni gelenler üzerindeki hâkimiyetlerini güçlendirmek için kullanıyorlardı. Bu sistem, Omega yasal sisteminin temelinde olan, tüm insanların eşitsizliği öğretisiyle güçlendiriliyor ve destekleniyordu. Planlı eşitsizlik ve bilgisizliğin teşvik edilmesi sayesinde iktidar ve sosyal mevki eski sakinlerin ellerinde kalmıştı.
Asıl olan bizlerin geçmiş ve geleceği bilme ihtimalimizi elimizden alan belirsizlik ilkesinin aynı zamanda evrendeki bu inceliği de ortaya çıkarmasıdır: Sanki evren bize tarihin, zamanın en başından beri belirlenmiş olduğunu ama bizim bunu asla ispatlayamayacağımızı, asla emin olamayacağımızı söylüyor gibi. İşte incelik burada gizli. Bizler belirsizlik ilkesiyle her şeyin belirlenmiş olduğunu görsek de gerçek, belirlenemezdir. Evren sırını işte böyle ustalıkla saklamaktadır."
Reklam
“Sihire inanıyor musunuz?” "Elbette yavrum. Bu isimle bilmiyodum tabii, ama ismin ne önemi var? Kesinkes Fransada farklı, Almanya'da farklı isimler verilmiştir. Tohumları büyüten de, güneşin ışımasını sağlayan da, seni iyileştiren de aynı iyi şeydir. O kendi adımızla çağrılmanın önemli olduğunu düşünen biz zavallılar gibi değildir. O Yüce İyi Şey bizim için endişelenmekten vazgeçmez, seni de korusun. Dünyamız gibi milyonlarca dünya yaratmaya devam eder. Ona hoşunuza giden adı verin... ama Yüce İyi Şeye inanmaktan, dünyanın onunla dolu olduğunu hatırlamaktan vazgeçmeyin. “
Sayfa 256
Ders kitaplarında rastladığım alıntı
"Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir. Birçok şiir, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessize katlanırlar." Behçet Necatigil
Müslümanlar açıkça anlamışlardı ki, uygulama alanına konulmayan ettirilmeyen, kalplerde gizli kalmış iyi niyetler insanı Müslüman edemez. Ne Allah katında, ne de gerçek karşısında bu şekilde niyetlerin değeri yoktur. Nitekim peygamberimiz: iman temenni ve tahallüllerle (süslemelerle) değil, kalplerde yerleşmesiyle, amelin de onu tasdik etmesiyle vücut bulur " buyurmuşlardır. Bu hususta iyi bir inceleme yaptığımız ve özellikle insan hayatına dair psikolojik bilgilerimizi arttırdığımız takdirde yukarıdaki ifadenin ne kadar doğru olduğunu kolayca kavramakta güçlük çekmeyiz. S:10
"Rüya gören, Madde'nin içine indiği anda Ruh, ve Ruh'a kadar yükseldiği anda Madde'dir... Rüya bizzat insanın özünün, hayatın en kendine özgü, en gizli sürecinin ifşasıdır." ⁴Troxler, Bliche in Wesen des Menschen, zikr., Béguin, L'Ame romantique et le réve, Paris, 1939, s. 93.
Reklam
Marco Polo Kimlerden Etkilendi?
Hasan Sabbah hareketinin kötü şöhret yapmasında ve onun kurduğu "terörist Haşhaşiler tarikatının elebaşısı" olarak Avrupa çapında yanlış tanıtılmasında Venedikli İtalyan seyyah Marco Polo'nun rolü büyüktür. İşin ilginç yanı, Polo, Hasan Sabbah'ın mekan tuttuğu o namlı Alamut Kalesi'ne ilişkin hikayelerini derlediğinde, hiçbir canlı gözlem ve izlenime dayanmıyordu. Dayanması da imkansızdı; zira, onun Horasan ile Kirman eyaletlerinden geçtiği 1273 yılında, Hasan Sabbah' ın kurup ardıllarınn devam ettirdiği Alamut Kalesi devletinin (veya beyliğnin) yerinde yeller esiyordu. Hülagu komutasındaki Moğolların, 1256'da Alamut'u kuşatıp yerle bir ederek Hasan Sabbah yanlısı Batınileri çil yavrusu gibi dağıtmalarının üzerinden tam 17 yıl geçmişti. Dolayısıyla Marco Palo'nun gezi anılarından yukarıda alıntıladığımız sözde gözlemler; yani "her tarafa dehşet saçan terörist fedailer, uyuşturucu kullanan fedai militanları, Alamut Kalesi'nin has bahçelerinde şehvet dolu bakışlarla dolaşan ahu gözlü emsalsiz huriler, Ab-ı Kevser ırmaklarıyla gözelerinden süt, bal ve şarap akan pınarlarla süslü gizli Cennet Bahçeleri, vs." etrafında oluşturulan hikayeleri, viraneye dönmüş Alamut'ta yerinde görüp izlemesi mümkün olamazdı.
Ahlak jandarmalığı yapan, çok gürleyen, insanlara ahlak dersi veren, parmak sallayan insanlarla karşılaştığımız zaman merak edelim: bu kişinin geçmişte sakladığı, gizli utancı nedir?
YATIŞTIRICI HİKAYELER
Savaşı kimin kazandığının ötesinde, Japonya'daki olayla ilgili başka bir bağlantı daha var bana göre. Ölümün üretkenliği. Gaz odaları ve atom bombaları. Onlara ne ad vermeliyim? Cinayet endüstrisi ürünleri. Katıksız ölümcül etkinlik. Yalnızca endüstriyel bir güç üretebilir onları. Diğer ülkeler, olsa olsa taklit etmeye çalışırlar. Sözgelimi biz, burada, Nazi modeli olarak hiç de fena bir iş çıkarmadık. Bu iki kitlesel imha, neredeyse aynı dönemde gerçekleşmiş olmalarına rağmen, farklı dönemlerdeymiş izlenimi uyandırıyor bende. Gaz odaları operasyonu, gizlice yürütülmeye çalışıldı. Kimseye göstermek gibi bir niyetleri yoktu. Ama atom bombaları, bütün dünya görsün diye atıldı. Toplama kamplarında ve buradaki gizli merkezlerde, iğrenç bir biçimde ortadaydı saldırgan. Ama Hiroşima ve Nagazaki'de, görünmezdi. İsyan edilecek ya da teslim olunacak birileri yoktu ortada. Herkese karşı, hiç kimse olmadan yapılan bir şeydi. Daha kötü olduğunu söylemek istemiyorum. Onun geleceğimiz olduğunu söylüyorum. Daha sonra, yatıştırıcı hikâyeler imal edilir. holokost, insanlık dışıydı. Bomba, bir hataydı (Hiroşima'daki bir anıtın, onu böyle adlandırdığını söyledi bana Yoshie: tekrarlanmaması gereken bir hata). Gözaltında kaybolanlarsa, bir kâbus, şeytani bir şey. Sanki arkasında sistematik bir mantık, belli bir plan doğrultusunda iş gören, yaptığının bilincinde olan binlerce çalışanıyla koskoca bir bürokrasi yokmuş gibi, yatıştırıcı hikâyeler, çocuklar uyuyabilsinler diye imal ediliyor. Daha doğrusu, ebeveynleri uyuyabilsinler diye.
172 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Bence o kadar komik bir kitaptı ki. Hoşlandım yani. Tabi Anjel beni delirtti ama evin erkekleri kadar değil açıkçası. Fransa'da bir hayat kadınıyken, Osmanlı zamanında Dehri Efendi konağında mürebbiye olan Anjel'i ve konaktaki erkeklerle olan aşk maceralarını anlatır. Ayrıca türk sinemasında ilk sansüre uğrayan film de mürebbiye dir. Anjel nispetinde Fransızları küçük düşürdüğü fikriyle sansürlenmiştir. Ee konaktaki erkekler de o zaman Türk erkeklerini mi küçük düşürüyor? Neyse kitapta özellikle üç tane bölüm var beni çok güldürdü. Birincisi evin erkeklerinin birbirlerindrn gizli Anjel in odasına girmek isteyip kendilerini orta masanın altında buluşları. İkincisi birbirleriyle Anjel sebepli kavgaya tutuşmaları, sonuncusu da (spoiler olacak isteyen okumasın) Dehri efendinin dolaptan çıkışı ama okunabilir, tatlı bir kitap.
Mürebbiye
MürebbiyeHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20187,2bin okunma
Reklam
Günlük dertler, bir kilime işlenen gizli desenler gibi hayatın akışına yerlesiveriyor."
Sayfa 13 - İstekyayinlari
Lozan’ın gizli maddesi yoktur; böyle asılsız bir şeyi konuşmak bile gereksizdir.
"Ağlamak istiyorum," dedim ağlayarak ve itiraf ettim. "Birine ağlamak istiyorum." Ağlarken biri yanımda olsun, beni teselli etsin, saçlarımı okşasın istiyordum. Kimsesiz hissetmek istemiyordum artık. Değer verdiğim insanları üzmemek için gözyaşlarımı saklamak, gizli saklı tek başıma ağlamak istemiyordum. Çocuklar gibi, üzüldüğüm an, üzüldüğüm yerde, üzüldüğüm kadar ağlamak istiyordum yalnızca.
«Allah'ın bu âlemde evliyasına kahrı açık, kahrında ise lütfü gizlidir. Gizli lütuf odur ki, açık kahr yüzünden velîsi beşerî kayıtlardan sıyrılsın ve bâtının pak ve saf kılsın. Allah'ın düşmanlarına da, lütfü açık ve kahrı gizlidir. Gizli kahır odur ki, açık lütuf yüzünden düşmanı madde âlemine büsbütün bağlansın ve üstün hakikat âlemini görmekten ve ruhanî lezzeti tatmaktan mahrum kalsın...»
Sayfa 422 - Büyük Doğu Yayınları, 7. Basım / Şubat 2009Kitabı okuyor
İşin aslı, gaslighting genellikle sizi küçümserken bile, sizi sevdiğini iddia eden bir eş, arkadaş ya da akraba tarafından gerçekleştirilen bir tür gizli zorbalıktır. Bir terslik olduğunu bilirsiniz ama ne olduğunu anlayamazsınız.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.