_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Villon’un Karısı dört öyküden oluşan bir seçki. Osamu Dazai’nin hayatından çarpıcı kesitlerle dolu, sonu kötü bitmeyen ama umut da vermeyen öykülerdi bunlar. Galiba Dazai’nin otobiyografik öğeler içermeyen tek bir kitabı bile yok. Kurgunun temelinde hep kendi yaşamı var çünkü. Bu yaşamın üzerine de hep bir şeyler inşa etmiş: anlatıcıların
Villon'un Karısı
Villon'un KarısıOsamu Dazai · Sel Yayıncılık · 202255 okunma
Reklam
Camilla birdenbire durdu ve parmağını dudaklarına götürdü. Düşen bir yıldırımın ortadan ikiye ayırdığı ölü bir ağaca kocaman üç siyah kuş tünemişti, karga olamayacak kadar büyüktüler. Daha önce hiç buna benzer bir şey görmemiştim. "Kuzgunlar," dedi Charles. Hiç kımıldamadan durduk, onları izledik. Kuşlardan biri acemilik edip ağacın bir dalının ucuna atladı, dal kuşun ağırlığının altında âdeta gıcırdayarak sallandı ve kuşu ciyak ciyak bağırtarak üstünden atıp havaya savurdu. Diğer iki kuş da kanat çırparak onun peşinden gitti. Onlar havada bir üçgen oluşturup çayırın üzerinde süzülürken karanlık üç gölge de çimlerin üstüne vuruyordu. Charles güldü. "Üçe karşılık üç. Bunun bir alamet olduğuna bahse girerim." "Bir kehanet." "Neyin kehaneti?" dedim. "Bilmem," dedi Charles. "Ornithomantist olanımız Henry. Tam bir kuş kahini." "Tıpkı eski Romalılar gibi. O olsa bunun neyin alameti olduğunu anlardı."
Ansızın buradan bambaşka bir yere, onun hayatına, onun gizli tüneline girmiştik sanki ve ben yalnızca dinliyordum. "Hayvanlar mı?" dedim. "Evet," dedi, "çünkü hayvanlar bizim gibi acımasız sözdizimini bilmez. Birinin renkli, birinin çirkin, birinin şişman olduğunu bilmez. Belki zayıf olan orada zaten yaşayamadığı için..." Gözlerinin dolduğunu hissettim. Elini yüzünde gezdirdi, bana bakmadan anlatmaya devam etti: "Köpeğimiz vardı küçükken. Mehmet en çok onunla anlaşırdı. Sanki o köpek, Panço, onun her halini bizden iyi anlardı. Üzgünse yanına gider, kucağına kafasını koyar, kendisini sevdirir, neşeliyse onunla koşar zıplar, gülüyor ve deli deli hareketler yapıyorsa o da havlayıp bağırarak ona eşlik ederdi
Selim Işık’ın inthar mektubu, Günseli’ye bıraktığı…
Günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
Sayfa 534 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
85 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.