Bundan böyle aldığım her nefeste senin ruhunu içime çekeceğim, yüreğimin her vuruşu senin ismini fısıldayacak. Aşkından gayrısı yalan ve bak, gökteki ay şahidimdir.
Sevenler birbirlerine yara izlerini gösterirler. İlk önce bunu yaparlar... Sana ruhumu açmadan önce bil ki incinebilirim demek için... Çünkü en çok sevdiklerin yaralar seni.
Sonra ölüm gelirdi aklıma. Ölümün bizi ayıracağı. Bu beni çok üzerdi. Bende geçirdiği gecelerde ya da ertesi sabahları orada burada duran giysilerine bakarken, ölümünü düşünürdüm onun. Nedense o giysiler içimi acıyla doldururdu. Bak, beğenmiş almış. Ne vardı bunda? Bilmiyorum. Ellerimde o kumaş parçaları, deli gibi ağlamak gelirdi içimden. Belki de hep en küçük beden oldukları için. Sonra katlayıp koyardım hepsini bir köşeye. Ölüm kaçınılmazsa, acaba aynı anda bunu
ölmemiz mümkün mü diye düşünürdüm sonra. Belki o zaman bir mesele kalmazdı.
Mutluluk Ülkesi, sevgili yolcu, bir adadır; bu nedenle de oraya yüzerek ulaşman gerekmektedir. Hayır sevgili yolcu, bu adaya herhangi bir deniz ya da hava taşıtıyla mobilize olman pek mümkün değil. Aşman gereken denizin adı ise Acılar Denizi dir.
Yazarın daha önce bir kitabını okumuştum. Beğenmiştim o yüzden bir kitabına daha şans vereyim dedim. Mutsuz karamsar bir karakter Musa ile başlayan hikayeye ilginç karakterler ile başlaması güzeldi. Hayata dair güzel saptamalarda vardı. Öyle mutlaka okuyun demem ama elinize geçerse okuyun derim. Bu kitabı nasıl okumadınız allah belanızı versin siz insan değilsiniz demem yani