Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle diyor: “Şüphesiz aziz ve celil Allah şöyle buyuruyor: ‘Ben kulumun beni umduğu gibiyim. Kulum beni anarken ben muhakkak onunla beraber bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse ben de onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak varırım.’” (Buhari)
Sayfa 25
Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmuştur: "Kullarım beni sana sorarlarsa şüphesiz ki ben çok yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasını kabul ederim." (Bakara, 2/186), "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin." (A'raf, 7/55), "Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti (dua etmeyi) bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir." (Mü'min, 40/60)
Sayfa 314Kitabı okudu
Reklam
Yollara tükürüyoruz şimdi. Sevdiğimizden ayrılıp Boğaz Köprüsü korkuluklarında kameramanlar bekliyoruz. O babacan doktorlar yok artık, hastanelerde rehin kalmış bebekler var. Çam ağacını da kesmişler, yerinde gecekondular varmış diyorlar. Kayınpederler artık güleryüzlü, devlet ihalesi peşinde, Uğur Dündar’dan kaçıyorlar. “Yeter ki gel bana senede bir gün” derdi şarkılar, şimdi “Neremi, neremi” diyor sarı saçlı şarkıcı. Gençlik pop yoluna gidiyor. Veremle Savaş Derneğimiz var, kızlar, aşkından AİDS oluyor artık. Arabalar şöyle bir dokunup kör etmiyor, freni patlamış kamyonlar sokakta oynayan çocukları ezip, evlere giriyor. Döner bıçağıyla gidiyoruz maçlara, kapıda bıyıklı adamlar bayrak satıyor. Maçtan önce birlik beraberlik ruhuyla İstiklal Marşı okuyup, sonra hep beraber birbirimizin sülalesine küfrediyoruz. “Ben tarikatçıların oyununa geldim.” diyor, yatakta gizlice kameraya alınmış Filiz Akın saçlı kız, dudaklarımızda banka reklamlarındaki mutlu çiftlerin sahte gülümsemesi. Sabahları SONY Hi - fi’den Cem Ceminay dinliyoruz. “Aygaaaz, dı dı dımm” diye inliyor kulaklarımız akşamın sekizinde. Ölümler artık yüzlerce yetmiş milyon saniye sürüyor, simsiyah bir kutunun sayesinde. İşin kötüsü, kanıksadık tüm bunları galiba. Artık sokaklarda yaşlıları karşıdan karşıya geçiren çocuklar yok, otobüslerde gazilere ait oturma yerleri de yok. İşin kötüsü artık gaziler de yok.
Benden hoşlanmaya başlayan başhekim, gizlice şöyle dedi: “Emir eri odasında, adını listeden çıkarabile­ceğini bildirdim; saat ona kadar bunu yapabilirsin.” Bunun bana göre olmadığını; son sözün kadere ait olduğunu öğrendiğimi söyledim. “Arkadaşlarımla kalabilirim,” dedim. Gözlerinde sanki bir şeyler biliyormuşçasına bir acıma vardı... Yaşam için değil, yaşama veda edercesine elimi sıktı. Ağır adım­larla barakama döndüm, iyi bir arkadaşımın beni beklediğini gördüm. “Gerçekten onlarla gitmek mi istiyorsunuz?” diye sordu üzüntüyle. “Evet, gidiyorum.” Gözleri sulanan arkadaşımı teselli etmeye çalıştım. Yapılacak bir şey daha vardı, vasiyetimi vermek: “Dinle Otto. Evime, karıma bir daha kavuşamazsam ve sen onu tekrar görecek olursan, ona, her gün, her saat onu konuştu­ğumu söyle. Unutma. İkincisi, onu başka her şeyden çok sev­dim. Üçüncüsü, onunla evli olduğum o kısacık zaman, başka her şeyden, hatta burada yaşadığımız onca şeyden çok daha önemli.”
Sayfa 70 - Okuyan Us Yayınları PdfKitabı okudu
3 yüzük
Selahaddin'i değerli kılan, yalnızca sıradan biriyken Babil'in sultanlığına gelmiş olması değil, aynı zamanda Müslümanlara' ve Hıristiyanlara karşı kazanmış olduğu zaferlerdi; fakat gerek savaşlarda gerekse şatafatı bir hayatın getirdiği harcamalarla tüm servetini tüketmişti ve başına gelen bir terslik yüzünden acilen yüksek
İmam Ahmed şöyle demiştir: Bize İbnü'l-Kâsım anlattı, dedi ki: Bize Sålih el-Münî, Ebû İmrân el-Cevnî'den, o da Ebü'l-Celed'den nakletti ki, Ebü'l-Celed şöyle dedi: "Allah Musa'ya şöyle vahyetti: "Beni anacaksan, organların zikrimden dolayı titrerken beni an. Beni anarken alçakgönüllü, korku ve sevgiyle boyun eğmiş ve huzurla dolu bir hålde bulun. Beni andığın zaman dilin kalbinin ardından gelsin. Bana ibadet etmek üzere kalktığın zaman bayağı, alçak bir köle gibi hareket et. Kendini de eleştir, payla; kuşkusuz paylanmayı en çok o hak ediyor. Bana gizlice yakardığında da sızılı bir kalp ve samimi bir dille yakar."
Reklam
Bir bedevi Hz.Peygambere gelerek "Rabbimiz bize yakın mıdır; ona gizlice mi seslenelim ? Yoksa uzak mıdır; ona bağırarak mı seslenelim ? " diye sormuş, Bunun üzerine Cenab-ı Zü'l Celâl "Kullarım sana beni sorduğunda söyle onlara ben çok yakınım.Bana dua ettiğinde ona karşılık veririm." Diyerek mukabelede bulunmuştur.
İnsanın Anlam Arayışı
Kıdemli blok bekçimiz F.. ünlü bir besteci ve opera metinleri yazarıydı. Bir gün bana şöyle dedi: "Sana bir şey söylemek istiyorum doktor. Garip bir rüya gördüm. Bir ses bana bir dilek hakkımın olduğunu söylüyordu, sadece ne bilmek istediğimi söyleyecektim ve bütün sorularım cevaplanacaktı. Ne sordum dersin? Savaşın benim için ne zaman biteceğini sordum. Ne demek istediğimi biliyorsun doktor: Benim için! Bizim, kampımızın ne zaman özgürleşeceğini ve ıstıraplarımızın sona ereceğini bilmek istedim." "Bu rüyayı ne zaman gördün? diye sordum. "1945 senesinin Şubat ayında" dedi. O sırada mart başlangıcıydı. "Rüyandaki ses ne yanıt verdi peki?" Gizlice fısıldadı: "30 Mart." F. bana bu rüyayı anlattığında, rüyasındaki sesin doğru söylediğine inanmış durumdaydı fakat vadedilen gün yaklaştıkça, kampımızda savaşla ilgili ulaşan haberler, bizim söz konusu gün serbest bırakılmamızın pek olası olmadığını gösteriyordu. 29 Mart'ta F. aniden hasta düştü ve rüyasındaki sesin ona savaşın ve ıstırapların onun için sona ereceğini söylediği gün olan otuz martta ise deliryuma girerek bilincini kaybetti ve 31 Mart'ta öldü.
Öküz yine yavaşlamaya başlamıştı, ihtiyar yine bağırarak onu azarladı: "Erxi", Youqing, hadi bakalım, kaytarmak yok. Jiazhen ve Fengxia ne güzel işliyor toprağı, Kugen bile beceriyor bu işi." Bir baş öküzün bu kadar çok adı olur mu hiç? "Sen şehirlisin, değil mi?" "Evet," diyerek başımı salladım. İhtiyar kendinden emin bir şekilde, "İlk bakışta anlamış- tım zaten," dedi. "Peki, bu öküzün gerçekte kaç adı var?" diye tekrar ettim. İhtiyar, "Bu öküzün adı Fugui. Sadece bir ismi var," diye yanıtladı. "Ama sen az önce birkaç tane daha isim saydın." İhtiyar keyifli bir kahkaha attı. Gizlice, eliyle işaret etti, beni yanına çağırdı, ben yaklaşırken bir şey söyleyecekti ama sonra vazgeçti. Öküzün kafasını kaldırdığını görünce hemen onu azarladı: "Kulak kabartma hemen, eğ başını önüne bakayım!" Öküz haliyle eğdi başını ve bu sırada ihtiyar bana şöyle fısıldadı: "Tarlayı yalnız başına sürdüğünü anlamasından korkuyorum, bu yüzden onu kandırmak için birkaç tane isim sayıyorum. Etrafında, diğer öküzlerin de onunla beraber tarlayı sürdüğünü duyunca üzülmez, daha verimli çalışır."
Rasûlullah s.a.v. şöyle buyurur: "Cenab-ı Hak c.c. şöyle buyurur: -Kulum beni içinden gizlice zikredince ben de onu gizlice zikrederim. Kulum beni bir topluluğun içinde zikredince ben de onu daha hayırlı bir kalabalık içinde zikrederim. O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir dirsek boyu yaklaşırım. Eğer bana bir dirsek boyu yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşınım. O bana doğru yürüyerek gelse ben ona doğru koşarım."
Sayfa 372Kitabı okudu
Reklam
Ahulgo'da yaşanan felaketten bir yıl sonra 1840'ta Şamil'in tek­rar ortaya çıkmasıyla kıyasıya mücadele yeniden başladı. Ne re­form yapmaktan ve daha merhametli bir yönetimden bahseden Ruslar için ne de daha önce Müritlerle tam anlamıyla ittifaka yanaşmayan dağlılar için artık bir orta yol bulmak mümkündü. Dağlılar, akın akın
23 Aralık 1851 tarihinde kaleme aldığı bir mektupta Tolstoy, ku­zeydeki kardeşine şöyle diyordu: "Sana Kafkasya'dan gurur veri­ci haberlerim var. Şamil'den sonraki ikinci adam olan Hacı Mu­rat Rus hükümetine teslim oldu. Çeçenistan'daki en iyi savaşçı ve atlıydı ama yine de böyle bir adiliği yaptı." Bu satırlarında,
F., ünlü bir besteci ve Opera metinleri yazarıydı. Bir gün bana şöyle dedi: "Sana bir şey söylemek istiyorum doktor. Garip bir rüya gördüm. Bir ses bana bir dilek hakkım olduğunu söylüyordu, sadece ne bilmek istediğimi söyleyecektim ve bütün sorularım cevaplanacaktı. Ne sordum dersin? Savaşın benim için ne zaman biteceğini sordum. Ne demek istediğimi biliyorsun doktor: Benim için! Bizim, kampımızın ne zaman özgürleşeceğini ve ıstıraplarımızın sona ereceğini bilmek istedim." "Bu rüyayı ne zaman gördün?" diye sordum. "1945 senesinin Şubat ayında" dedi. O sırada Mart başlangıcıydı. "Rüyamdaki ses ne yanıt verdi peki?" Gizlice fısıldadı: "30 Mart." F. bana bu rüyayı anlattığında, rüyasındaki sesin doğru söylediğine inanmış durumdaydı fakat vadedilen gün yaklaştıkça, kampımıza savaş ile ilgili ulaşan haberler, bizim söz konusu gün serbest bırakılmamızın pek olası olmadığını gösteriyordu. 29 Mart'ta F. aniden hasta düştü ve ateşi çok yükseldi. Rüyasındaki sesin ona savaşın ve ıstırapların onun için sona ereceğini söylediği gün olan 30 Mart'ta ise deliryuma girerek bilincini kaybetti. 31 Mart'ta öldü. Dışarıdan görünen tifüsten öldüğüydü.
Sayfa 85 - Okuyanus Yayınevi
Peygamberimizden naklen bildirildiğine göre şöyle buyurmuştur; Beni İsrail zamanında bir rahip vardı. Şeytan bir genç kıza saldırarak onu boğmaya çalışır. Sonra da ailesine kızlarını rahibin tedavi edebileceğini söyler. Ailesi de kızı rahibe götürür. Rahip önce kızı tedavi etmeye yanaşmaz, fakat ailesinin ısrarlarına dayanamayarak kabul eder.
Sayfa 82 - Çelik yayıneviKitabı okuyor
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
314 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.