1957 – 59 İstanbul, Fatih, Bütün gün beni, bu kâğıtların başında oturmaya iten yalnızlığımı düşündükçe acımın artmasını istiyorum. Bu büyük, kalabalık şehirde hiçbir teselli yok benim için. Acım, çok önceleri, başka sokakların, başka pencerelerin, yatak odalarının, bütün o anlamsız eşyanın bulunduğu ortamda çok daha büyüktü. Şimdi başka bir
Ana duası Peygamber komşusu yapar
Mûsâ Aleyhisselâm bir gün: "Yâ Rabbi, Cennet'te benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim" dedi. Mûsâ Aleyhisselâm'a şöyle vahiy geldi. "Falan beldeye git! Orada çarşının başında bir kasap dükkânı var. O dükkânın sâhibi olan kasabı gör! O velî bir kulumdur. Yalnız bilesin ki, onun çok önemli bir işi
Reklam
"Hz. Ömer Peygamberimiz sav öldürmek için gidiyordu. Sonra Kuran'ı duydu. Kalbi yumuşadı ve Müslüman oldu. İki saat kadar Peygamberin sav yanında oturduktan sonra 'Ey Allah'ın Resulü biz hak onlar batıl değil mi? Neden burada gizlice bekliyoruz. Kabeye gidelim açıkça kendimizi Müslümanlar olarak gösterelim.' demişti. İki saat önce o müşriklerden biriyken nasıl oldu bu? Neden 'Ben geçmişte neler neler yaptım, vah bana' diyerek vakit geçirmedi, Allah'ın kendini tertemiz yaptığını nasıl bu kadar net gördü? 'Bana müsaade kendimle uğraşmam lazım.' nasıl demedi? Ayağa kalktı ve 'Biz hak onlar batıl değil mi, neden saklanıyoruz.' dedi. Mümin gerçek bir tövbeyle demek böyle hissediyor."
Ayşe Sevim
Ayşe Sevim
Senelerden beri bu nevi çarpıntılara yüreğimi kapamıştım. Nabzım günlerce bir tek vuruş fazla atmazdı. Onu da sayardım: Hep altmış üç, hep altmış üç. Altmış ikiye indiği de olurdu. ''Yürürken normalini bulur,'' derdi bir doktor arkadaşım. Durup da sokakta nabzımı sayamam a!.. Ama şöyle bir dinlenip bir kapuçina çektim, sağda solda bana bakan insan görmeyince, gizlice saatimi çıkardım mı tamam: Altmış üç. Ne bir kadın yüzüme bakar, ne bir portakalın beş kuruştan yirmi beş kuruşa fırlaması beni ilgilendirirdi. Beş kuruşa yerdim. Yirmi beşse portakala da veda!
Anneme büyük bir gönül borcu duydum her zaman. Çünkü onun sayesinde meslek sahibi bağımsız bir kadın olabildim. Ben daha on yaşındayken, beni karşısına alır, şöyle derdi: “Sen, kendi ekmek parasını kazanan özgür bir kadın olacaksın. İyi bir evlilik yapmanı çok isterim. Ama canın isterse evlenirsin, canın istemezse evlenmezsin. Eğer evliliğin yürümez de boşanırsan, kendine de çocuklarına da bakacak durumda olmalısın” On yedi yaşına bastığımda, beni gene karşısına alıp, şöyle dedi: “Bir genç kızsın artık. Bir erkek arkadaşın olabilir. rica ediyorum, dağlarda bayırlarda, ıssız yerlerde gizlice buluşma onunla. Burada evin var, odan var. Arkadaşını buraya getir. ‘Ben de tanışayım onunla” Ben gene aynı yaşlardayken, hiç unutamadığım bir şey söyledi bana: Kendi kafasını göstererek, “kızım” dedi, “bir kadının namusu belinden aşağısında değil, burada, kafasındadır. Farz edelim ki, parası olduğu için, bir adamla evlendin. Sen namussuz bir kadınsın bunu yaptığın için. O adama bağlı kalsan da, onu hiç aldatmasan da, gene namussuzsun. Çünkü parası yüzünden oturuyorsun o adamla. Asıl orospuluk budur. Para uğruna cinsel ilişki kurmaktır asıl orospuluk. Hiç menfaat gütmeden ve başkalarına kötülük etmeden sevgili değiştiren bir kadına, ben orospu demem, çapkın kadın derim ancak. Senin çapkın bir kadın olmanı istemem. Ama çıkarını kollayan nikahlı bir kadın olacağına, çapkın bir kadın ol daha iyi.”
Kostebeğe çevirmiş Komutan
Bilindiği gibi acemi er taburları çok kalabalıktır ve tabur ko- mutanlarının işleri yoğundur. Doğal olarak bir tabur komutanı- nın bazı konulardaki unutkanlığı normal karşılanmalıdır. Ben hendeği kazmaya başladım. Birinci hendek bitti, ikincisi bitti, üçüncüsü bitti, ama tabur komutanından hata bir haber çıkmıyor- du. En sonunda bir gün onu eğitim alanının çevresinde gizlice dolaşıp, bölükterin nasıl eğitim yaptığını gözetlerken gördüm ve yanına koşup bana verdiği cezayı hatırlattım ve ikinci bir emri vermeyi unutup unutmadığını son derece saygılı bir dille sor- dum. O, bir tabur komutanının asla böyle şeyleri unutmayacağını söyleyerek, kazdığım hendekleri doldurmamı, ondan sonra tek- rar kazmaını ve tekrar doldurmamı, bunu ikinci bir emre kadar sürdürmeınİ söyledi. Bu iş tam on üç gün boyunca sürdü. Bere- ket versin acemi birliğindeki son günlerdi ve on üçüncü günün sonunda acemilik bitti, bizler usta birliklerine dağıtıldık. Düşü- nebiliyor musun, bu olay acemi birliğinde değil de, usta birliğin de başıma gelseydi tam bir buçuk sene kazı yapmak zorunda ka- lacaktım.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 501 ile 510 arasındakiler gösteriliyor.