Gücün, otoritenin, yönetimin kimde olduğunun değil nasıl kullanıldığının önemini düşündüren etkileyici ve daha birçok çıkarımda bulunmaktan alıkoyamayacağınız sürükleyicilikte. Her bölümde ve sonuna kadar çeşitli konularda sorgulamalar yapmaya sevk edip, etkileyici mesajlar veren bir kitap.
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,5bin okunma
Yeni bir yöneliș gerekli inanca. Herşeye yeniden başlamak için yeterli bir gücü var mıdır dünyanın?
Yoksa, dünya, son yıllarını mı yașamaktadır?
Ne var ki, umutsuz olmamalıyız
Batı toplumunun çöküntüsü umuda götürüyor bizi. Türkiye içinde ve dışında bir umuda. Böylece,
Türkiye'de, Batılılașmanın tutarsızlığı ve yabancılaşmanın uygarlığımızda yaptığı yıkım iyice anlaşılacaktır. Uygarlığımıza dönmeden kişilikli bir ulus olamayacağımıza inanan yurtseverler çoğalmaktadır.
Kuşkusuz, Batı, yalnızca șimdi değil, kendisini örnek almaya başladığımız dönemlerde de bozgun içindeydi. Bunlar bir yana, ne durumda olursa olsun, hangi
șartlar altında yönelinirse yönelinsin, kendi uygarlığından uzaklaşan bir ulusun "kişiliksiz bir insan sayısı toplamı" olacağı tarihsel bir gerçektir. Ama bir ulus,
yanlıș attığı adımlardan, kişinin yanlışından dönüşündeki çabuklukla geri dönemiyor. Yönelişin yanlışlığının somut örneklerini, bazı kuşakların yabancılaşmaya
kurban edilişlerinin acı sonlarını görmekle, ancak bunlardan sonra uyanıș başlamaktadır ulus yaşamında.
Bir toplulukta ruh unutulmuşsa, manevi istekler yoksa, o toplumda gerçek anlamıyla sağlıklı insanların bulunmadıklarını hemen anlarız. Kimse, öldürülmüş ruhunun davacısı değil! Ne çıkacak yalnızca maddesel isteklerinin karşılanmasıyla? Çünkü, Batı'nın bunalımı insanlarının maddesel isteklerinin karşılanmadığı noktasında toplanmıyor. Asıl, ruhları aç Batılıların! Şimdi, Batı, tarihinin en yoğun bunalımını yaşıyor. Kapitalizmin eleştirisi olarak ortaya çıkan marksçılık deneylerinden sonra, Batı, iyice, ruhunu yadsıyan ve onun gereğini duymayan insanların yurdu oldu. Maddecilik
başdüşmanı olması, asıl onu kovması gerekirken, ona sığınıyor. Ulus Alanı'ndaki toplulukta görülen ve onurla ama bilinçsizce başlarının üzerinde yükseltikleri bu
dövizler, maddeciliğe sığınmanın belgeleri olarak duruyor.
Hastalıklı insanların yurdu Batı! Görünüșü sağlıklı; ama içi inmeli bir toplum, isteklerini açıklamasından anlıyoruz bunu.
Sık sık heykel. Taş, taș olmaktan çıkıyor; insan da olmuyor. Taş, insanın yerini tutamaz ki! Anımsamanın, saygı duymanın taşla hiçbir ilgisi yoktur. Heykel, saçmalığın taşlaşmasıdır; ilkelliğin de simgesi. Ama, Batılılar, akıl almaz bir bağnazlıkla koruyorlar bu simgeyi. Heykele saygı duyula duyula Tanrı inancı yitebilir insanın içinde.
Çünkü saygı taș kesilirse, insan kolaylıkla așamaz önündeki engeli. Heykel düșüncesinin kökeninde, ne biçimde ve ne oranda olursa olsun, bir put vardir. Put, Tanrı düșüncesinin karştdır. Tanrı düșüncesi içimize dolmadan
kendi kendimizi aşamayız; kendi kendini aşmadan da
bunalımlarından kurtulma olanağı yok insanın.