390.
Albert Camus'un Veba kitabında çok ezik bir karakter var. Joseph Grand. Neden bilmem kitapta beni en çok etkileyen yer bu karakterin hikayesi oldu. Grand'in büyük bir hedefi var. O güne kadar yazılmış kitapların en iyisini yazmak. Bunu
yapacağından emindir. Hatta kendisine sorsanız neredeyse tamamlamıştır şaheserini. Fakat küçük bir sorunu vardır. Kitabın ilk cümlesi öyle etkili, vurucu, çarpıcı olmalıdır ki başta yayıncılar olmak üzere herkes okur okumaz sarsılmalıdır. Defalarca dener Grand, aynı cümleyi bozup bozup yeniden yazar. Ancak hayal ettiği o büyük cümleyi bir türlü yazamaz. Öyle olunca da doğal olarak sıra ikinci, üçüncü, dördüncü cümlelere asla gelemez ve roman da yazılamaz. Hayat oyunundaki pozisyonumu Grand'in durumuna benzetiyorum hanidir.Sanki o ilk cümleyi becerebilsem peşinden şahane şeyler gelecek, büyük işler başaracağım. Lakin o kusursuz girişi kırk yıldır beceremediğim için savrulup duruyorum ortalarda. Absürt!
En yaygın boş inançlardan biri de her insanın kendi özel nitelikleri olduğudur. Bir insanın zalim olmaktan çok iyi kalpli olduğunu, arada aptallık etmesine karşın akıllı olduğunu ya da daha çok canlı bir kişiliğe sahip olduğunu söyleriz veya bunların tam tersi de olabilir. Yalnız, bir insanın hem iyi kalpli, hem de akıllı, bir başka kişinin ise hem aptal, hem kötü olduğunu söylemek pek doğru değildir. Yine de insanları böyle sınıflara ayırırız. Oysa insanlar ırmaklar gibidir: Su hep aynıdır fakat, ırmak bazı yerde dar, bazı yerde daha geniştir. Bir yerde yavaş akar, bir yerde hızlı. Suyu bazen sıcaktır bazen de soğuk, bazen duru bazen de bulanıktır. Her insan kendinde tüm insansancıl niteliklerin bir kısmını gösterir. İnsan hep aynı kişi olmasına karşın bazen kendini tanıyamayacak kadar değişik davranış içerisinde bulunabilir.