Gobard burada dört çeşit dil ayrımı yapıyor: ilki yerli olan, kır kaynaklı, anadil ve yurtsal; İkincisi taşıyıcı olan, tamamıyla şehre ait, değişimin, ticaretin ve dolaşımın dili; üçüncüsü göndermeli olan, milli ve kültürel, geçmişin yeniden kurulmasını, yeniden toplanmasını gerçekleştiren dil; dördüncüsü mitsel olan, büyülü, dinsel yahut tinsel bir toprağa havale eden. Bu dillerin bir kısmı basitçe şive, ağız, lehçe ve hatta jargon olabilir. Yalnız Gobard, asla bir karşılaştırmacı gibi hareket etmiyor. Kendisinin de içinde olduğu bir durumda, bir polemikçi ya da bir çeşit strateji uzmanı gibi hareket ediyor. Gerçekten de dillerin çatıştığı reel bir durum içine yerleşiyor. Yapıları değil, farklı diller arasından ya da aynı dil içinde, türeyen yahut tortu olarak kalan dilde rekabet eden dilin işlevlerini dikkate alıyor. Şurası kesin ki bu dört dilin haritası tarihte ve içinde bu lundukları ortama göre dönüşüyor. Elbette söz konusu bakış açısını takiben bu harita verili bir anda ve aynı ortamda da dönüşebilir. Aynı zamanda pek çok dil aynı işlev için, aynı yerde rekabet edebilir, vs.