günbatımında hızı kesilen rüzgârla uysallaşmış ölü dalgalar, kıyıyı yalayıp geri çekildikten sonra yeniden uysalca ileri atılmak için bir an beklerler. ben o bekleme ânıyım şimdi.
ormana gittim çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. derinlemesine yaşamak ve hayatın iliğini emmek istiyordum! yaşamdan olmayan her şeyi bozguna uğratmak, öldüğümde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek.
ah bu boşluk! göğsümün içinde, şurada hissettiğim bu korkunç boşluk! eğer onu bir kez olsun, bir kez olsun şu kalbe bastırabilsem, bu boşluktan eser kalmaz diye düşünüyorum çoğunlukla.
neden o zamanlar ayağa kalkmadın? neden ölene dek bekledin? 18 dolar 50 sentle hiçbir şey söylemeden yaşıyor, sonra seni öldürdükleri zaman ayağa kalkıyorsun, seni ahmak! gitmek zorunda kaldın ve beni bütün bunlarla başbaşa bıraktın! savaşın benimle ne ilgisi var ki geceleri konuşacak kimseyi bulamadan oturmak zorunda olayım? savaşın seninle ne ilgisi var ki gitmek zorunda kaldın?
daha o zamandan, her tür şefkatten yoksun kalmış bir halde, hiçbir şey sevemiyordum ve doğa beni sevmek için yaratmıştı! bir melek her fırsatta yıldırılan bu duyarlılığın iç çekişlerini anlayabilir miydi?