Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İşte tam bir insanoğlu, kendi ayağı suçluyken suçu ayakkabıya atıyor.
lTOLUlT- Anlıyorum . . Fakat böyle bıldırcın gibi boşa patıranmanız size bir şey getirmez, götürür. Sı­kıntılar gelip geçicidir. Her fe­laket bir mutluluk müjdesidir. Felaket artık olmuştur, geride kalmıştır, sürekli olması söz konusu değildir, önümüzde bi­zi, güzel günler beklemektedir. Mavi engin gökyüzünün bize verdiği akılla çözümlemek ge­rek herşeyi. Deliliğin ne yararı olmuş Neron'a?
Reklam
Vladimir: ..insan hayatla küçük şeyleri ihmal etmemeli. Estragon: Ne desem bilmem ki; sen hep son ana kadar beklersin zaten. Vladimir: (hayalederek). Son an ... (Dalar.) Ertelenen umutlar ... şeyi perişan eder.
Bugün sizle­re bir harikalar imparatorluğundan söz etmek istiyorum. Çalışma sevincinin damarlarda kan gibi dolaştığı bir impara­torluk. Durmak, dinlenmek bilmeyen bir dünya, herkesin ne olduğunun ve ne olmadığı­nın bilincine erdiği ve görevle­rini aksatmadan yerine getirdi­ği bir toplum. Herkesin kendi işiyle ilgilendiği bir yaşam.
BOKKO- Suskunluk ne kadar dingin! DOLUNAY- Ah, bu dinginlik beni çıldırtı­yor... BOKKO- Kimi çıldırtmıyor? DOLUNAY- Onu diyorum işte! BOKKO- Onu, anlıyorum zaten.
Reklam
Herkes sırtında kendi çarmıhıyla dolaşır.
Sayfa 85 - Kabalcı yayınlarıKitabı okudu
KAVUKSUZ- Öğle paydosu ve çiş molalarıy­la sınırlı direnişiniz bizim sini­rimizi dingildetiyor. DOLUNAY-(alaylı) Sık sık dingildediği oluyor mu sinirciğinizin? KAVUKLU-Hayır. Genelde sinirliyiz. DOLUNAY- Hımmm . . . Daha çok nelere sinirleniyorsunuz? KAVUKSUZ- Sinirlenmediğimiz bir şey yok. ÇİÇEK- (alaylı) Anlıyorum! KAVUKLU- Neyi? ÇİçEK- Bilmiyorum. KAVUKSUZ- (alaylı) Anlıyorum. DOLUNAY- Böyle çabuk anlaşmanız çok iyi oldu .
KAVUKLU- Çok güzel bir aptallık var orta­da. DOLUNAY- Sensin aptal! KAVUKLU- Ben kimseye aptal demiyorum, aptallık öyle lök gibi duruyor ortada, kime ait olduğu belli değil, kimse sahip çıkmıyor, öylesine sokağa bırakılmış piç bir aptallık. . . Öyle salak salak bakmayın bana, somut olarak var bu aptallık, kokusu burnu­ma, pıtırdısı kulağıma geliyor ...
KAVUKLU- Saçmalıyoruz! KAVUKSUZ- Evet . -Kısa susku. KAVUKLU- Yani artık bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları değiliz. KAVUKSUZ- Doğru !
Reklam
Uyduk Beckett'e Bekledik onu Gelmedi Godot Godot gelmedi Sorduk Beckett'e Kim lan bu Godot? Samuel Beckett Suskunluğu korudu Susunca haklı çıkıyor insan Bir bok denizindeydik Umuttu Godot Godot'ydu moda!
KAVUKLU- Sabun gibi yaşıyoruz işte, bir ka­lıp sabun gibi ... KAVUKSUZ- Tamam. Biliyorum. Bırak şimdi bunları . . . KAVUKLU- Neyi biliyorsun? Ne tamam? Ne­yi bırakayım? KAVUKSUZ - Sabun gibi her gün köpürüp bir şeylerimizi yitirerek sudan şey­lerle... (güler) Hıh! Tıpkı otel odasından yütürülmüş hoş ko­kan bir minik sabun gibi . . .
KAVUKSUZ-Çok soru soruyorsun! KAVUKLU- Kafam çok karışık. KAVUKSUZ- Sus! KAVUKLU- Susunca beynim tatile girmiyor ki!
Hep bir şeyler buluruz değil mi Didi? Bize var olduğumuzu hissettirecek bir şeyler buluruz değil mi?
Düşünmek, başımıza gelebilecek en beter şey değil.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.