"Kimseye bir şeyini verme, öyle bir tutum içinde ol ki başkaları sana bir şeylerini versinler; paranın değerini bil, her meteliğin üzerine titre: Para dünyada en güvenilir şeydir. Arkadaş , dost dediğin insanlar seni kazıklar ve sıkıyı gördüler mi hemen seni ele verirler; paraya gelince, başın ne büyük dertlere girerse girsin, o seni asla ele vermez. Dünyada parayla aşamayacağın hiçbir engel yoktur."
Gel de şu insanoğlunu anla! Tanrıya inanmaz, ama burun kökü kaşınırsa öleceğine inanır; bir ozanın yalınlığın yüce bilgeliğini yansıttığı, baştan sona uyum içindeki yapıtını es geçer, bir gözü karanın eğip bozduğu, iğdiş ettiği bir tuhaf yapıt üzerine, "İşte yüreklerin gizinin bilgisi! İşte gerçek yapıt" diye haykırır. Ömür boyunca doktorları küçümser, sonunda çaresiz, tuh tuh diye insanın yüzüne tüküren üfürükçü kocakarılara başvurmak zorunda kalır, hatta bunun da ötesine geçip kendisi ne idüğü belirsiz birtakım otlar kaynatır ve nedense özellikle bu karışımın hastalığına iyi geleceğine inanır.
Reklam
Aklımıza eser, hemen bir hayır derneği kurarız! Ya da yardım ve yaşatma derneği! Ya da kim bilir ne derneği... Amaç güzel olmaya güzeldir de hiçbir sonuç vermez. Bunun da nedeni daha baştan tatmin olmamız, girişimimizi yeterli bularak, amaca ulaştığımızı, her şeyin yapılmış olduğunu düşünmemizdir.
Ancak kendine kızamıyordu ve bunda da hiç haksız sayılmazdı; çünkü herkeste kendini hoş görmek, kendine acımak gibi zayıflık vardır. Suçu yakınımızdaki birinin üzerine yüklemeye çalışırız.
- Ölü can mı lazım size? -diye sordu Sobakeviç, ekmekten söz eder gibi, öyle sakin, öyle sade, öyle soğukkanlı. - Evet, -dedi Çiçikov ve sözü yine yumuşattı:- artık var olmayanlar.
"Sakin bir yerde yaşamaktan, manzara izlemekten ve ara sıra kitap okumaktan daha hoş hiçbir şey olamayacağını söyledi..."
Sayfa 59 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.