Göktürk yazıtlarından anlaşıldığına göre gökte bulunan ve Türkleri gözetleyen bir Tanrı'ya inanırlardı. Göğün, yerin ve insanoğlunun yaratıcısı olan bu Tanrı, Türkleri de insanoğlunu yönetsin diye görevlendirilmişti.
Sayfa 84
Orhon anıtlarındaki Göktürk alfabesini ilk çözen ;Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen şöyle diyordu; "-Orhun Anıtları üzerinde çalışırken,çevredeki göçebe Türkler gelirler,beni büyük bir dikkat ve alâka ile tetkik ve çalışmalarımı takip ederlerdi.Sanki neyi niçin aradığımı biliyorlardı.Bu çoğu okuma-yazma bilmeyen insanlardaki hakikat şuuruna hayran kalmışımdır.Nihayet,cedlerinin Han'ı olan Kültigin dedelerinin dedeleri için söylediklerini Orhun yazıtlarından çıkarıp kendilerine anlattığım zaman hiç hayret etmediler,hatta benim Orta-Asya'da geçirdiğim yılları bu yolda harcamamı garipsediler.Çünkü ; Kültigin'in binlerce yıl evvel milletine söyledikleri,onların benliğinde yaşıyordu.
Reklam
Avrupa'da Asya tarihine ve kültürüne karşı büyük alaka uyandı. Batıda Doğuyu öğrenme merakının artması Türklüğün keşfedilmesi sonucunu doğurdu. Türkoloji denilen yeni bir ilim dalı ortaya çıktı. Dünyanın ilk Türkoloji Kürsüsü Armenius Vambery'nin başkanlığında 1870'de Macaristan'da kuruldu. Vambery, Macar Bilimler Akademisi'nin maddi yardımını sağlayarak İstanbul'a gelmiş ve burada özel dersler vererek, dört yıl kalmıştır. Türk dilinin etimolojisi alanında 1878 yılında Almanca yazdığı etimolojik sözlük Türk dilinin bu alandaki ilk sözlüğüdür. Bu eser bugünkü bilgilerimiz ışığında ilmi olmaktan ziyade tarihi bir değer taşımaktadır. Bu eser yazıldığı sırada Türk dilinin temel taşları olan Orhun Yazıtları henüz okunmamış, Divanü Lugati'tTürk bulunmamış, Türk dilinin lehçelerinin hem müstakil hem de karşılaştırmalı sözlükleri yayınlanmamıştı. Macaristan, Türkoloji araştırmalarının ve kendine has Turancılık akımının ortaya çıktığı bir ülke oldu. Tanınmış Türkçülerden Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Macaristan'da görev yaptı; Hüseyin Namık Orkun, İdil-Urallı Hamit Zübeyr Koşay, Kırımlı Bekir Sıtkı Çobanzade, İbrahim Kafesoğlu bu ülkede öğrenim gördüler. İsveçli subay Yohann von Strahlenberg esir olarak gönderildiği Sibirya'dan dönüşünde 1730'da yayınladığı eserinde ilk olarak Asya'daki Türk yazıtlarından bahsetmiştir. Danimarkalı Wilhelm Thomsen'in Göktürk yazıtlarını okumasıyla Türk tarihi ve Türkçenin geçmişi bilinenden daha eskiye tarihlendi.
Göktürk yazıtlarından,,, atam
"...doğuya gittin, batıya gittin. kutlu yurt Ötüken'i terk ederek gittiğin yerde ne yaptın? su gibi kan akıttın, kemiklerin dağlar gibi yığıldı."
Sayfa 309Kitabı okudu
İslam'ı kabulüyle birlikte kendi öz kimliğinden koparılan Türk, yazı diline sahip olduğunun delili olan Göktürk Yazıtlarından bile dikilişinden yaklaşık 1100 yıl sonra 1800'lü yıllarda haberdar olmuştur. İslamiyet'in ilk yıllarında başlayan, Selçuklu’da Fars, Osmanlı'da Arap kültürünün etkisiyle Türklerin aşağılanması ve hakaretlere maruz kalması bir geleneğe dönüşmüştür.
Göktürk Yazıtları’ndan Yahya Kemal’e kadar, edebî şaheserlerini bilmeyen, okumayan, anlamayan ve zevk duymayan, fakat «aydın» sıfatıyla her türlü millî davada söz sahibi olmak isteyen bir zümre, bir nesil yetişmiştir. Benzemeye çalıştığımız Batı’da ise, klasiklerini tanımayan bir öğrencinin eline lise diploması verilmez. Yılmaz ÖZTUNA .
Sayfa 74
Reklam