Bütün gün hep aynı çöl, bir kafalık bile gölge vermeyen tek-tük hurmalar yırtık ve kirli esvaplı ve yüzleri daha yırtık ve kirli urban, kemik parmaklarını büküp açarak para ve ekmek dilenen çocuklar, kısa ve yassı birkaç tepe ve ertesi sabah tekrar çıplak çölde kalkıyoruz.
Kara kayadan, sarı kayadan, kırmızı kayadan dağlar üstünde gözlerimiz yana yana öğleyin Tebük'e vardık. Bir hurma korusunun içinden şeyhler ve bedeviler bizi karşılamaya koştular. Şeyhlerden biri, dokuz yaşında idi. Beniatiye Şeyhülmeşayihi! Zeki ve yuvarlak yüzlü bir çocuk, kendinden büyük kılıcına sarılmış donuk donuk bakıyor.
Şeyhlerden başka herkes çırılçıplaktı. Hepsinin şiş karnı birer meşin kese gibi sarkıyor, vücutları yağlanıp ağartılmış gibi...
Bugünlerde bahar indi
Çukurovanın düzüne
Donandı ağaçlar
Donandı dünya
Donandı yeşilinden alından
Sarısından
Donandı delicesine
Bir ışık fışkırır topraktan yağmur gibi
Kapak resmi ve ismi kitabın ilk ilgi çekici yanıydı benim için. Sonrasında geçmişteki pişmanlıkları bir çamaşırhane de yıkayıp o anıları kalpten silmek üzerine nasıl bir kurgu olacak merak ettim.
Kitabı tek oturuşta okudum. sevdim mi? Çok daha iyi yazılabilirdi sadece. Bazı durumlar çok oldu bitti olarak geçiştirilmiş. bir çok kişiye yönelmek