Futbolun öyküsü, zevkten zorunluluğa uzanan hüzünlü bir öyküdür. Spor bir sanayi dalına dönüştüğü oranda, iş olsun diye oynandığı zamanki güzelliğinden birşeyler kaybetmiştir.
Ali Şeriati ne diyordu "futbol toplumların afyonudur."
Galeano Gölgede ve Güneşte Futbol kitabında da yer verir ölüm maçına: "Naziler için de futbol bir memleket sorunuydu. Ukrayna'daki bir anıt Dinamo Kiev'in 1942'deki oyuncuları anısına dikilmiştir. Alman işgali altında onlar, yerel stadyumda Hitler'in takımını bozguna uğratma deliliğini göstermişlerdi: 'Kazanırlarsa ölürler!.. Oraya kaybetmeye razı olarak, korkudan ve açlıktan titreyerek girdiler, ama saygın olma içgüdülerine daha fazla karşı koyamadılar. On biri de üzerlerindeki formalarla, maçın bitiminde derin bir çukurun dibinde kurşuna dizildiler."
Bu bilim adamı, sıcak bir bardak suya atılan bir buz küpünün soğukluğunu suya aktarmadığını, suyun sıcaklığının buza çekildiğini göstermişti. Su, buz eriyinceye kadar onu ısıtacak ve tüm sıvı termal bir dengeye ulaşacaktı.
— Şunu Öğrendim ki, diyordu Albert Camus, top birine hiçbir zaman beklediği yönden gelmiyor. Bu bana hayatta çok yardımcı oldu, özellikle de büyük şehirlerde insanlar göründükleri gibi olmuyorlar.