Bazen sadece iç sıkıntısıdır kalbimizde olan bizi alıp götüren...
Gölgesizler kitabı benim için birçok gidişi anlatan bir hikaye oldu. Yaşadığından daha farklıyı düşleyen ya da hayal etmese bile sadece 'orada' bulunmaktan vazgeçmeyi isteyen insanlar.
Hikayenin geçtiği köy ise bir gölgeler köyü gibi aslında yazarın burada bir tezatlık yarattığını düşündürdü bana. Gidenden geriye bir iz kalmıyor çok uzun bir süre fakat tüm gidişlerin ardında giden kişinin gölgesi köyde yaşayanların üstünde kalıyor.
Gidişlere gelirsek, hemen herkes yaşamıştır muhtemelen ya gidensin ya da senden gidenlerin ardında kalan. Bazen gider biri sadece belirsizce nereye olduğunu bilmeden gitmek için gitmek diyebilir buna, doğrudan bir amacı olmasa da ardında kalan amaçsızlığının acısını yaşar; Nuri gibi. Bazen gitmek tek seçenektir yer belli gidiş yok umut yok; muhtar gibi. Bazen sen bilmezsin tercihler yapmaya zorlanırsın ve gitmeye itilirsin; Ramazan, Güvercin gibi. Bazen ise kaldım zannedersin ama giden aklındır ya da ruhun sen bir şekilde var gibi yaşasan da aslında çoktan gitmişsindir; Cennet'in oğlu gibi.
Berber ise burada biraz umuttu benim için hala arayış içinde olan gidip gelmelerin içinde belki bir gün gerçekten var olunabilecek bir yer bulurum umudunu anlatan karakterdi.
Kitap derin anlamlar içeren her karakterin ayrı ayrı ruhunu yansıtan okuyucuya hayal gücünü kullanacağı boşluklarla kitaba bağlayan bir eserdi.