Hasan Ali Toptaş'ın 1994 Yusuf Nadi Roman Ödülün'e layık görülen ikinci kitabı. Kitabı okurken dili, olay örgüsü ile kendimi kaptırdığım okuduktan sonraki araştırmalarda ise okurken anlayamadım kurgu tekniği, imge ve metaforlar ile 'vav' dedirttiren bir kitap.
• Kronolojik olarak sıraya sokmanın zor olduğu; belirsizliklerin, kayboluşların ve arayışların anlatısı olan ve 47 bölümden oluşan bir kitap.
• İki farklı mekan ve tek olay. Şehirdeki berber dükkanı ve köy. Yazar romanın içinde berber dükkanında oturur ve onun hayali bir köy vardır. Çünkü berber dükkanında olan kişiler aniden köy yaşamına dahil olurlar ve dükkandaki resim ve fotoğraflar köydeki mekanlara dönüşür. (Bu romanda üst kurmaca yapının hakim olduğunu ve postmodernist bir kurgu zemininde yazıldığını gösteriyormuş)
• Yazara göre köy nasıl bir kurgu ürünüyse köyde yaşayanlar da bir hayalden ibarettir. Kimileri kayboluyor ve unutuluyor sanki hiç yokmuş gibi, kimileri de var olduğu halde yokmuş gibi...
• Romanın yazılışı ne kadar kurgu, insanın varlığı ne kadar tartışmalı ise devlet ancak o kadar gerçektir bu kitapta.
• Ve harika bir son. Kitabın sonunda bütün olayların yazarın günlük hayattaki düşüncelerinin bir yansıması ya da hayali olduğu anlaşılır.