Tüm gerçek düşünsel vazgeçişlerin özünde olan kaçınılmaz gerçek şu: Eskisini bırakmadığımız sürece, aradığımız yeni ve daha üstün bir ilişkinin gerçek doğasını fark etme umudumuz olamaz. Bu aslında tanımlanamaz anı en iyi tanımlayan cümle şudur: " İnancımız görülene değil, görülmeyene olmalıdır; çünkü zaten görülmüş olanlar için kimin umudu vardır ki?"
Akılsal nasıl'a göre yaşamak: Bize eziyet eden sorulara yanıt ararız. Düşünsel şimdi'ye göre yaşamak: Eziyette akıl olmadığını anlarız, dolayısıyla bu soruları bir kenara bırakıveririz.
Konuşulan bir sözün yankısı konuşan sesi değiştirme gücüne sahip mi ?Tabii ki değil. “Bir zamanlar” olan şeyin, doğası ne olursa olsun, şu an üzerimizde hiçbir otoritesi yoktur