Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

266 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Bu kitapta 2 farklı, birbiriyle taban tabana zıt düzen söz konusu: modern ve ilkel vahşi ayrıbölgesi. Modern dünyada herkes şartlandırıldığı sınıftan memnun.Hiç kimse mutsuz olmuyor, yalnız kalmıyorlar ve somaları var. Burada düşünülmesi gereken şey: aslında biz de her ne kadar bu kitaptaki kadar olmasa da çevremizdeki çeşitli toplumsal ve kültürel etkenlerle doğduğumuzdan beri şartlandırılıyoruz. Anne karnında bile, dünyadaki her bebeğe annesinin kanından geçen maddeler tıpatıp aynı oranda bulunmuyor. Bu nedenle, fakir bir aileye doğan bebek daha az gelişmişken; zengin bir aileye doğan bebek çok gelişmiş oluyor. Bu durum aslında kitaptaki alfa ve epsilonların gelişim süreçlerinde kanlarına farklı boy, kilo ve beyinsel gelişimde olsunlar diye eklenen maddelerle benzerlik gösteriyor. Tabi bu durum yapay değil maalesef doğal yollarla gerçekleşse de. Gelişimimiz ve düşüncelerimiz daha anne karnından başlıyor ve çocukluktan itibaren de toplumsal etkenler bizi şekillendiriyor. O nedenle kimsenin doğrusu kimseyle aynı değil. Herkes kendi doğrusunu, yaşadığı topluma göre şekillendiriyor. Toplumsal istikrarsızlığın, bu distopyadaki gibi bir istikrardan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Burada insanların robotlardan bir farkı yok. Herkesin, doğmadan önce ne konumda olup neyi yapacağı belirlenmiş. Aklına gelebilecek farklı düşünceler; birçok kitap, sanat ve bilim kısıtlanıp engellenmiş. Sadece anlık zevklerin peşinde koşmak bana da çok tatmin edici bir hayat tarzı gibi gelmiyor. Çünkü, Mustafa Mondun da dediği üzere gelişim istikrarsızlıkta yatar. Bu düzen onlara göre o kadar mükemmel ki, istikrarsızlığa ihtiyaç duyulmuyor. Hayatı gerçek bir monotonluk içerisinde yaşıyorlar. Oysa hayatı yaşanabilir kılan da anlık heyecanlar, tutkular, istekler veya isteğine ulaşmak uğrunda harcadığın çaba ve sonunda istediğini elde edince elde ettiğin haz değil midir? Anlık heyecan yaşamayı kişilerin kanına dönemsel olarak adrenalin vererek sağlıyorlar. Peki, sevgi? Kimse sevgiye ihtiyaç duymuyor ve yalnız bir şekilde, bir anda yaşlanmadan ölüyorlar. Bu durumda insan yaşadığının nasıl farkında olabilir? Evet somayla gayet mutlu bir hayat sürebilir. Fakat hayatta mutluluk dışında hiçbir duyguyu yaşayamadan ölmesi, sürekli mutlu yaşayarak ölmesinden daha üzücü değil midir? Hayattaki uzun süreli amaçlar hayatı yaşanabilir kılan ve insanın insan olduğunu fark etmesini sağlayan şeyler değil midir? Duygular ve bağlar olmadan robotlaşırız ve belki bir süre sonra aynı bu distopyadaki gibi robotlaştığımızın farkında bile olmayız. Hiç robotlaşmamak dileğiyle...
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,3bin okunma
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.