“Kendi kendime sordum: Bir zamanlar burada yükselen şehirden ne kalmış geriye? İnsanları geçelim bir kalem, onlardan daha fani bir yaratık bulunmaz zaten, ama uygarlıklarından geriye ne kalmış? Hangi hanlık baki kalabilmiş, hangi ilim, hangi kanun, hangi hakikat? Hiçbiri.” (s.42) “Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır.” (s.63) Amin Maalouf’un okuduğum ilk kitabı. Maalouf’a başlangıç için doğru kitap olduğunu düşünüyorum. Öncelikle ilk izlenim olarak yazarın, akıcı ve sade bir dili olduğunu söylemeliyim. Sayfaların hızla aktığı bir olay örgüsünün içinde buldum kendimi. Konusu itibariyle dikkatimi çeken bir konu olduğu için bana öyle hissetmiş olabilirim. Gerek olay örgüsü gerek aralara serpiştirilen Ömer Hayyam’ın rubaileri, kitaba heyecan ve ahenk katmış. Kitabın içeriğine gelecek olursak, kitap, 4 bölümden oluşuyor. İçerisinde Ömer Hayyam ve Rubaiyat’ı başta olmak üzere; Hasan Sabbah’tan Nizamülmülk’e, Tuğrul ve Çağrı Bey’den dönemin İran devletine, halkına ve meşhur İran Devrimi’ne kadar birçok tarihsel olay ve olgu işlenmiş. Hatta sonlara doğru Titanic gemisi de bu tarihsel olaylara ekleniyor. Bu oldukça ilginç gelmişti mesela bana. Yazar, yalnız seçtiği konu minvalinde bırakmamış kitabı elinden geldiğince zenginleştirmiş. İlk bölümlerde kurgu Ömer Hayyam üzerinden devam ederken, sonraki bölümlerde Benjamin üzerinden ilerliyor. Bu geçişler ilginç bir şekilde kafa karışıklığına sebep olmuyor. Araya zaman katmadan okursanız kolaylıkla okuyabileceğiniz bir eser. Ancak ara verirseniz olay akışını yakalamakta zorluk çekebilirsiniz.. O yüzden ara vermeden okumanızı tavsiye ederim.. Şimdiden keyifli okumalar dilerim..

SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,8bin okunma

·

3 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

ERDİNÇ