“İnsanlar”, demişti bir keresinde, “Bazıları yaprak gibidir, rüzgâra kapılıp gider, yalpalar; bazısı da yıldızlar gibidir. Hiçbir şey yörüngelerinden çıkaramaz onları, kendisine tutunanlara yön verirler.”
- Senin için öyle biri var mı peki? Sana yönünü bulduran biri?
- Elbette. Senin yok mu?
- Hayır. Yani sanırım...
- Sen yönünü aramamışsındır belki. Yaprak gibi rüzgârda savrulmayı seçmişsindir. dedi.
-Öyle mi dersin? dedim. Sana yönünü bulduran kim peki?
- Peygamber…
- Onu diğerlerinden ayıran ne? Onda seni bu kadar etkileyen şey yani…
- Çünkü yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlü, sevgi zorbalıktan güçlüdür.
-Bunları o mu söylüyor?
- Hayır, bir kitap… O bunları yaşantısıyla söylüyordu. Yaşayarak anlatıyordu en çok. Sabrı, dürüstlüğü, tevazuyu… Biliyor musun? Bunlar ancak yaşandığında insana sirayet eder. Bunları anlatarak öğretemezsin, başkalarına anlatmak için önce kendin yaşıyor olman gerekir.