Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ruhi Su
"Oyun diye bir şey varmış" Ruhi Su 1912'de Van'da doğdu. Adı Mehmet'ti; anasını babasını hiç bilmedi. Kendi anlatımıyla, "Birinci Dünya Savaşı'nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi". Van'dan Adana'ya getirdiklerinde çok küçüktü. Çocuğu olmayan, fakir bir ailenin yanına verdiler. Onları; amcası ve yengesi biliyordu, öyle çağırıyordu. Anlaşılan, amca-yenge demesi istenmiş, böyle hatırlıyordu Mehmet. Mehmet, evin bireyiydi artık. Evdeki keçilerden, ineklerden, tavuklardan o sorumluydu. Onları gütmek, yemlemek onun işiydi. İşe, çobanlıkla başlamıştı. Getir-götür işleri de doğal olarak ona aitti. Hayvanları seviyor, onları karanlık basıncaya kadar kırlarda, tarlalarda güdüyordu. Ağaçların tepesinde meyve topluyor, günlük yiyeceğini çıkarıyordu. Ve Mehmet türkü söylüyordu! Mehmet altı yaşına geldiğinde, Adana, İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgalin ardından Adanalılar toplu olarak Toros Dağları'na kaçtılar. Bu bir göçtü. Kaç-kaç yılları Bu göç, "kaç-kaç yılları" olarak anılır. Mehmet de amcası ve yengesiyle bu göçün içerisindeydi tabii. Kaç- kaç yılları boyunca Mehmet, hep çalışıp, verilen işleri yapmayı başardığı halde, yengenin hoşnutsuzluğu hiç bitmiyordu. "Kaç- kaç"da bir gün Mehmet'in eline bir testi verip, "bize su getir" diyorlar. Mehmet, hiç itiraz etmeden su arayıp buluyor. Ne kadar zaman içinde su bulmuştur, onu hatırlamıyor. Suyu getirdiği zaman, bir de bakıyor ki amca ve yenge de dahil, kafile yok olmuş. Mehmet bir testi suyla dağ başında kalıyor. Geceleri incir ağaçlarının üzerinde uyuyarak, meyve yiyerek, kaç gün kaç gece kaldığını hatırlamadan yaşıyor. Bir yandan da amca ve yengesinin içinde bulunduğu kafileyi aramaya başlıyor. Sonunda onları buluyor. Amcası, Mehmet'i görür görmez sarılıp ağlamaya başlıyor. Belli ki çok üzgün. Yengeden ise ses yok. İşte o zaman, Mehmet kasıtlı olarak terk edildiğini anlıyor, belli etmemeye çalışıyor. Mehmet'i gören konu komşu ise çok seviniyor. İşte ailenin bu davranışından, onların gerçek amcası ve yengesi olmadığını anlıyor. Adana' ya döndükten sonra, aile ile binbir güçlükle, yaşamını sürdürüyor. Yenge hala çok rahatsız; Mehmet ile uğraşmaya devam ediyor, sudan bahanelerle hırpalayıp, dövüyor. Bir gün yine, sıradan bir kusurunu bahane ederek Mehmet'i dövmeye başlıyor. Bir türlü hırsını alamıyor, ağaca bağlıyor ve kamçı ile dövüyor. Bu dayak, belki de Mehmet'in yaşamının dönüm noktası oluyor. Onun bu kötü yaşamını komşular da biliyorlar. "Oyun diye bir şey varmış" Mahalleden arkadaşı olan Hüseyin' in annesi, Mehmet'i çok severmiş. O gün ona, "Seni Hüseyin'in okuluna götürmemi ister misin?" diye soruyor. Mehmet, korkudan sadece başını sallayarak, evet diyebiliyor. Hüseyin'in okulu öksüzler yurdudur. O zamanki adı ile Dar-ül Eytam. Hüseyin'in annesi Mehmet'i, Adana'nın tanınmış ailelerinden Suphi Paşa'ya götürüyor ve tavsiye mektubu alıyor. Sonra da öksüzler yurduna götürüp, bu mektubu veriyor. Müdür, görevlilere, "Bu çocuğu hamama götürün, ona temiz elbise ve çamaşır getirin" dediğinde, Mehmet okula alındığını anlıyor. Tüm bunlar, amcanın ve yengenin haberi olmadan yapılıyor. Yeni elbiseleriyle Mehmet'i okulun bahçesine salıveriyorlar. O günleri daha sonra şöyle anlatır: "Oyun denen bir şeyin var olduğunu o zaman öğrendim, içim içime sığmıyordu, şaşkındım." On yaşından itibaren, okullardaki yatılı yaşamı başlıyor, önce çocukluğunu yaşamaya başlıyor, öksüzler yurdunda. Aynı zamanda müzik yaşamı da başlıyor. Mahallede olduğu gibi burada da sesinin farkına varıyorlar. Türküler, marşlar söyletiyorlar. Sonra da taburun önünde yürüyen gruba alıyorlar. Yaşı büyük olduğu için sınıf atlatıp, 3. sınıfa kabul ediyorlar. Bir yıl sonra öksüzler yurdunun müzik öğretmeni Mehmet Tahir, yurda bir keman aldırtıp, Mehmet'i kemana başlatıyor. Dördüncü sınıfta kemana başlayan Mehmet, böylece, klasik müziğe de ilk adımını atmış oluyor. Devamı: bianet.org/biamag/...-yuzy... Mahsus Mahal 1950 baharı… Sıdıka hanım… Ruhi Su’nun beyaz güvercini… Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde başlayan arkadaşlıkları aşka dönüşür. Türküleri, şiirleri, şarkıları paylaşan iki insan aşkı da paylaşır. TKP üyelikleri nedeniyle cezaevi günleri başlar. Önce Sıdıka Hanım fakülteden alınır sonra Ruhi Su. Tutuklanırlar… Bu türküyü artar eksilmeyiz dediği zindanda Sıdıka Hanım’a yazan Ruhi su ona hep şöyle seslenir.. “Dirliğim düzenim umudum canım Solum sol tarafım dinim İmanım Benim beyaz unum ak güvercinim” Ruhi Su anısına saygıyla. Ruhi Su - Mahsus Mahal youtube.com/watch?v=EVSNpy9...
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.