Gönderi

221 syf.
10/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Zorluklar bizi yolumuzdan döndürmedi...
•Bizim aydın yazarlarımızın bir sürgün öykü­südür gider. Edebiyat tarihimizde sürgüne gönderilmemiş kaç yazar, kaç şair var, iki elin on parmağını geçer mi sayıları? Ama sürgün var, sürgün var, Halikarnas Balıkçısı gibi sürgününü mavi sürgüne dönüştüren, bir bölgeyi doğası, de­nizi, insanı ile cennete çevirenler var. Hasan Ali Yücel gibi bütün bir ulusu eğitim ve kültür yoluyla kalkındırmak için insanüstü bir çabaya gi­rişip de sonra “komünist” diye atılanlar, suçlananlar, üstünden ölüm ve yıllar geçtiği halde, kadri hala bilinmeyenler var. Tonguç gibi, az ge­lişmiş ülkelerin hepsine örnek olabilecek, milli­yetçinin milliyetçisi kurumları gene insanüstü bir çabayla kurup da, milyonlarca köylüyü aydınlığa ve yararlığa kavuşturmak üzereyken, kiminin “faşist”, kiminin de “solcu”, suçlamasına uğra­yanlar, işinden de ülküsünden edilerek süründü­rülenler var. Sabahattin Eyuboğlu gibi, aydınca düşünen, aydınca çalışan ve büyük iş görenler var, binbir çeşit yapıtı ortada, herkesin gözü önünde iken komik suçlamalarla ömrü kısaltı­lanlar, bugün bile saldırıya uğratılanlar var. Var oğlu var, saymakla bitmez. Gerçek şu ki, bu ay­dınların hiç biri umuda fazla önem vermeden işlerini görmüş, sonra da çekip gitmişlerdir. Yaptıkları iş bu milletin yuğurulmakta olan uygarlık ekmeğine maya olarak girmiştir nasıl olsa. Onlara bu kadarı yeter. Diyeceğim şu ki, gerçek aydının umutla alış­verişi pek yoktur. Başa geçenlerden kendilerine umut vermelerini değil, kendileri gibi iş görme­lerini isterler, beklerler. O zaman umut çabucak güvene dönüşür, insana da yaraşan budur. Sevgi Yönetimi’nde bunları söylüyordu sürgün için sevgili Azra Erhat. Kitabı bitirir bitirmez aklıma hemen onun bu sözleri geldi, kendi açımdan sürgünlük konusunu açıklar nitelikte olduğundan böyle bir başlangıç yapmak istedim. Eğitim ve aydınlanma tarihimizin dönüm noktalarından olan köy enstitülerinin yetiştirdiği bir eğitimci ve yazardır Behzat Ay. 1950’lerden itibaren pek çok türde eser veren Behzat Ay, ne yazık ki uzun zamandan beri unutulmuşluğun kalın sis perdesi altında kalan bir yazarımız. 1999 yılının 9 Temmuz’unda yitirdiğimiz Behzat Ay’ın tüm eserlerini yeniden gözden geçirmenin, onların günümüz edebiyatı içindeki yerini belirlemenin zamanının gelip de geçtiğini görüyoruz kendisini okuyunca. Maalesef üzülerek söylüyorum ki Sürgün Behzat Ay’ın okuduğum ilk kitabı. Sağ olsun Sultan hocam sayesinde okudum bu içimizi burkan kitabı... son da olmayacak ilerleyen günlerde diğer kitaplarını da okuyacağım. Devrimci, halkçı yönü ve bu doğrultudaki yazıları nedeniyle cezaya uğradı; görevi müfettişlikten öğretmenliğe indirilerek kış ortasında Siirt’ten Erzincan’a sürgün edildi Behzat Ay. Bir dönem sürekli izlendi.  Tüm bunların kurgusal bir yansıması aslında Sürgün kitabında yazdıkları. •Neyi, kimlerden gizleyebiliriz? Gizlemekle ne yarar sağlayabiliriz? Gerçekleri bilip, ona göre çalışmamız gerekiyor. Bunu yapmakla zorunlu olanlar, gerçekleri iyi yönde degiştirmekle görevli kılınanlar, görevlerini yapmalıdırlar. Görevlerini yapacaklarken, bizim aydınlık dolu düşüncelerimizden rahatsız olup, bizi baskı altına alırlarsa, bizi yıldırma çabalarına girerlerse, bizi sürgün ederlerse, bize kıyarlarsa olumlu bir iş yapmış olmazlar. Karanlık düşünce budur işte. Karanlıkta da yarasalar egemen olurlar. Yapılması gerekeni yapmayıp, böyle şeylerle oyalanırlarsalar, bilerek kotülük yapmış olurlar. Ve de geri kalmışlıktan kurtulamayız. Geri kalmış olduğumuzu bildikleri halde, bunu söylemeyi suç sayan anlayış, bu durumdan kurtulmamızı istemiyor demektir. Yani geri kalmış olmamızdan onlar yararlanıyor demek olur... Bakın ne güzel ne açıklayıcı yazıyor vaziyetimizi Behzat Ay. Bize kıyanlar bizi sürgün edenler işte bunlar geri kalmışlığımdan yararlanıyor demektir... Eli kalem tutan her ilerici gibi yaşanan acılıkları tarihe not düşme isteği gördüğümüz üzere Behzat Ay’da da kaçınılmaz olmuş. Zaten içinde biraz vicdan varsa istese de tutamaz kendini insan. Koltuk sevdasına makam sevdasına yenilmeyen her insanın bir hikayesi, hem de roman olacak bir hikayesi vardır. Sınıflı toplumların o iğrenç acımasızlığında aksini düşünmek sanırım aptallık olur. İşte Behzat Ay’ın Sürgün’ü de bu tanımın dışında değil. Sürgün zamanlarında yazarların, eğitimcilerin benzer bir dramı yaşadıklarını daha doğrusu paylaştıklarını görürüz hep. Geçmişte hayatlarını hiçe saymaları, sırf insani nedenlerle ve kendilerini düşünmeksizin ortaya koydukları delice cesaret, sonsuz güven ve bağlılık duygusuyla birlikte yaşamalarının, haksızlığa başkaldırmalarının ortak noktası aynıdır: insan olabilmek, insanca yaşayabilmek, bundandır hep. İnsan haksızlık karşısında ayağa kalktığında, kurulu düzene baş kaldırdığında, kendisi için hiçbir talebi olmaksızın insanlığın sorunlarına çare olacak girişimi başlattığını sanıyordu. Bu girişim elbette ki doğru ve meşru idi fakat bir o kadar da çözümsüzdü. Çünkü sadece tepki göstermek yetmiyor, sorunları çözmek gerekiyor. Ve bizler bundan uzağız, çünkü ezici çoğunluğumuz bilinçli değil.. Bırakın çözüm yollarını, sorunları dahi tam bilmiyoruz biz üstesinden gelemeyiz deyip köşeye çekiliyoruz. Sorunlar aslında gözümüzün önünde. O sorunları çözmek isteyen, halkı aydınlık yarınlara ileriye götürmek, bu sefilliğin bozuk düzenin içinden çıkarmak isteyen işte bu yazarlar bu yüzden sürgün edildi... Bizi doğrudan ilgilendirmeyen sorunlara karşı gösterilen duyarlılık ve tavır, o kişi ve grupların gelişmişliğinin de ölçüsüdür. Kişisel, mesleki ve grupsal çıkarların ötesinde başta insanlar olmak üzere canlıların ve doğanın her türlü sorununu kendi sorunu yapan ve bunların çözümü için her türlü fedakarlığı göze alan insan, işte geleceği birlikte kurmamazı yönlendirecek kişi demektir. Bu doğrultuda yaşayan insanları ne yapsalar yılmayacaklardır. Biz de yeter ki gördüğümüz haksızlık karşısında susmayalım, sinip daha da sessizleşmeyelim. Sesimiz gür çıksın, bizi karanlığa esir etmek isteyenlere, sürgüncülere karşı yıkılmayalım. Ve umarım bir gün bu düzenin değiştiğini görelim .. Keyifli okumalar dilerim, kitabı herkesin okumasını isterim. Sözlerime Sabahattin Ali’nin Markopaşa'da bugüne kadar ışık tutam şu satırlarıyla son vermek istiyorum, şöyle demekteydi: "Biz, fikirlerimize düşman olanlarla her şekilde mücadeleye hazırız: Yazı ile, sözle, gazete çıkararak, kitap neşrederek, mahkeme karşısına çıkarak ... Hatta hapse girerek ... Memleketin ve milletin hayrına olduğuna inandığımız fikirleri her zaman ortaya dökeceğiz, hiçbir şeyden yılmayacağız. Çünkü halkın bizimle beraber olduğunu biliyoruz. Şimdiye kadar bu uğurda nasıl savaştığımızı herkes gördü, anladı: En sinsi iftiralara, en barbarca taarruzlara uğradık, matbaalarla, mürettiphanelerle, bayilerle uğraştık. İnsanı canından bezdirecek zorluklarla karşılaştık, fakat davamızdan bezmedik. Tehditler bizi yıldırmadı, zorluklar yolumuzdan döndürmedi."
Sürgün
SürgünBehzat Ay · Tekin Yayınevi · 197521 okunma
··
1 artı 1'leme
·
433 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Ellerine sağlık canım. Kitabı beğenmiş olmana çok sevindim. Ayrıca inceleme yazmana da çok sevindim. Okuyup da beğenmeyecek kimse yoktur, bundan eminim. Sitede bir çok kişi
Aziz Nesin
Aziz Nesin
'in
Bir Sürgünün Anıları
Bir Sürgünün Anıları
kitabını okudu, yapılan haksızlıkları, çekilen çileleri gördü.
Behzat Ay
Behzat Ay
da sırf doğruları yazdığı için sürgün edildi. Bununla da kalınmadı, linç edilmek istendi. Anlamış değilim, bir öğretmenden ne isterler. Susturmaya güçleri yetmeyince yok etmeye çalışıyorlar. O zaman yapılan haksızlıklar şimdilerde farklı şekillerde yapılıyor. Yani bu sürgünler hiç bitmiyor. Bu düzenin, daha doğrusu düzensizliğin bir gün bitmesi tek dileğimiz. Beni kırmayıp okuduğun için teşekkür ederim canım ❤️
Demet okurunun profil resmi
Hocam cansınız ..💗 kalp kalbe karşıdır dedikleri bu olsa gerek :) Bir Sürgünün Anıları’nı da yine sizin incelemeden sonra kütüphaneme kazandırmış ve çok beğenmiştim. Sizin rehber olduğunuz hiçbir kitabı es geçmem, geçemem. Sürgün de kayıtsız kalamayacağım kitaplardan biri oldu, içimden bir öfke duygusu yükseldi bir şeyler yazmasam deli olacaktım :) 😊
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Psyche okurunun profil resmi
Okumaya başlar başlamaz gülümsettin. Dokunduğun kilimi ne çok beğendim... İçerisinde bir acı vardı, bir tatlı.. Biz seviyoruz bu sürgünleri.. Sevgimiz tatlı ama o acılar unutulmaz... Sen bize unutmayın diyorsun, unutamayız... Emeğine sağlık Demet'ciğim!
Demet okurunun profil resmi
Senin en sevdiklerinle bir başlangıç yaptım, bana da onları sen sevdirdin yine hepsi senden ötürü yani.. ne güzel ne şanslıyım ben böyle. 🤗 Bir tatlı bir acı devam ediyoruz biz de işte 🙃ve teşekkür ederim sana tüm kalbimle🖤!
2 sonraki yanıtı göster
Odessa okurunun profil resmi
Eline, emeğine sağlık Demet, ben de okumadım henüz, listeye alıyorum. Özellikle önceki kuşaklarda sesi çıkanı hiç etmek için sürerlermiş sıklıkla. Şimdi ise sürmenin adı konmamış yeni biçimleri mevcut artık. Göreceğiz, sonu nasıl bitecek bu hikâyenin..
Demet okurunun profil resmi
Aynen öyle bir de Aziz Nesin’in Bir Sürgünün Anıları’nı da al mutlaka listene derim. O kitabı okurken de aynı şeyleri hissetmiştim, gözleri yaşarıyor insanın acıdan ağlayacak oluyoruz da gülüyoruz. Teşekkür ederim beğenmene sevindim :)
1 sonraki yanıtı göster
Fama okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık yine çok güzel olmuş👏🏼❤👏🏼❤
Demet okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim 🤗💗❤️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.