''Hem ben dünyanın en ünlü canavarlarından birinin oğluydum. Bunu yapabilirdim. Ben her şeyi yapabilirdim.'' İşte hikayemizi özetleyecek sözcük budur. Neden mi? On yedi yaşındaki Oğlan, evinden dışarıya hiç çıkmayan, dış dünyayla sadece bilgisayarla iletişim kurabilen (olağanüstü bir bilgisayar korsanı.) Frankenstein'in canavarı ve Gelin'in biricik oğludur. Hayatını Times meydanının dibinde bir mağarada geçiren Oğlan, insan gibi yaşamanın ve içlerine karışmanın hayalini kurar. Bu süreçte tüm canavarların içerisinde bulunduğu,(Devler, sirenler, Satirler, İkiz harpia, Madam Medusa gibi...)Brodway Tiyatrosunda yaşamını devam ettirir. Bir gün Frankenstein Oğlan'a duymak istemediği bir haber verdiğinde evde işler sarpa sarar ve Oğlan evden kaçar. Yanlış duymadınız Oğlan evden kaçıyor! Kaçtığı an itibaren yaşadığı maceraları okumaya başlıyoruz ama ne maceralar. Çünkü devreye Jekyll ve Hyde'in torunları da giriyor ve mizahi, çağdaş, fantastik bir hikaye okumaya başlıyoruz :) Kitap genel anlamda garip, ilgi çekici, romantik ve sevimliydi. Oğlan'ın yaşadığı duygular çok güzel yansıtılmıştı. Yunan mitlerinden canavarları fazla görüyoruz ve bu benim kitaba daha da ısınmama neden oldu. Çok sevdim gerçekten çok sevdim. Sizde değişiklik istiyor ve her duyguyu hissetmek istiyorsanız kesinlikle Oğlan'ın maceralarına katılmalısınız. Şimdiden iyi okumalar diliyorum :)

Canavar OğlanJon Skovron · Martı Yayınları · 202021 okunma

·

116 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Tutku Petek