Tel örgülerin üzerine eşit aralıklarla dizilmiş kırmızı ışıklar yavaş yavaş yanıp sönüyordu, ürkütücü bir şekilde, sanki insanoğlunun doğa üzerindeki egemenliğini ilan eden işaret fişekleri gibi.
Ama sonra kafamı kaldırıp gecenin göğüne bakınca, fonu Samanyolu'nun kızıla çalan pusuyla aydınlanmış gökyüzünden resmen dökülüyor gibi duran ışıl ışıl yıldızları gördüğümde insanoğlunun bütün o zayıf hâkimiyet çabaları birden gülünç geldi.