Filozoflar, Altın Çağ'a özlem duyup ütopya ticareti yaparlar: faydasız ve zararlı bir meşguliyet. İkinci analitik eğilimi ise "politikacılar" temsil eder. Bilimlerini insan doğasının deneyimleri üzerine dayandırmaya çalışırlar ve böylelikle kendilerini büyük oranda teologlarla ve onların politikayı ahlaka tabi kılma talepleriyle çekişirken bulurlar. Fakat bunları bilgelikten ziyade kurnazlıkla yaparlar. "Politikacıların, politika hakkında yazma konusunda filozoflardan daha başarılı olduğu şüphe götürmez. Onlara deneyimleri rehberlik ettiğinden, pratikle çelişen hiçbir şey öğretmeyeceklerdir." Fakat pratik doğrusal değildir; kendinde ve kendiliğinden özgürleştirici bir şey değildir. Kriz salt pratiğe dönüşün bir işareti değildir, pratik sorununu kendinde taşır. Öyleyse, politikacılar krizin aşılmasını temsil etmezler; tam da krizin en şiddetli ifadesidirler.