Ne kadar akıllıca yazıldığına dair methiyeler dizmemek elde değil, ama bazı arkadaşlar ara bölümlerin tempoyu düşürdüğünden şikayetçiydi. O aralar olmasaydı kim ikizlere ve Jean'e sempati duyabilirdi? Kim onların gerçekten dost olduğunu hissedebilirdi? Klişe, üçüncü sınıf filmlerden farkı olur muydu? Şunu ayrıca belirtmek gerekir ki kitap inanılmaz, aşırı derecede Guy Ritchie filmlerini andırıyordu. Öyle böyle değil yani. Yönetmenin tarzını bilenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Yazarın yönetmenden etkilendiğini düşünüyorum veya tarzı öyledir bilemeyeceğim. Ayrıca 3 puan kırmamın sebebi, karakterlerin fazlaca karikatürize olmasıydı. Ekip aksiyon-komedi filmlerden (özellikle ikizler) fırlamış gibiydi. Açıkçası bu duruma filmlerden, dizilerden ve animelerden fazlaca maruz kaldığım için karakterlerin beni etkilemediği oldu, lakin kitabı beğenmediğim anlamına gelmiyor. Aslında gönlümden geçen 6 vermekti, ama yazarın zehir gibi çalışan aklına hakaret niteliğinde bir puan olurdu. Kısacası, Locke Lamora'nın Yalanları herkesin okuyup sevebileceği bir seri olmayı başarmış. Esprili ve alaycı dili sayesinde kendisini sevdirmeyi başaran bir seri.