Bu kitabı her yıl tekrar okurum ve her defa da başka bir anlam çıkarırım. Büyük küçük farketmeksizin bu kitabın herkese bir şey katacağına eminim. Küçüklerin hayal dünyasının ne kadar büyük ve güzel olduğunu ama maalesef büyüklerin bu dünyayı kararttığını anlatmak istiyor kitap aslında. Matematikle veya coğrafyayla uğraşmak varken resimle uğraşmak onlara mantıksız geliyor. İş insanı olmak varken ressam olmak onların gözünde hiçbir değeri olmayan boş bir meslek. Karakterimiz de maalesef "büyükler" yüzünden hayal gücünü ve resim yeteneğini bir kenara bırakmak zorunda kalıyor ve pilot oluyor. Bir uçuşunda motorun arızalanmasıyla büyük çölün ortasına iniş yapmak zorunda kalıyor. Uçakta ne makinist ne de bir yolcu var. Kendi başına yapması gerekiyor. O sırada çölün ortasında bulunan ve hiç kaybolmuşa benzemeyen Küçük Prensle tanışıyor. Küçük Prens büyüklerin düşüncelerini önemsemeyen, soru sormayı seven, meraklı bir karakter. Ona göre hayal gücünü kullanmak, iş insanı olmak veya matematikle uğraşmaktan daha değerli. Bu kadar kirli ve zor olan dünyada bu tarz dertler yerine değer verdiği şeylere (mesela evcilleştirdiği güle, koyununa) zamanını harcayarak ve küçük şeylerden mutlu olarak, merakını hiç yitirmeden yaşamayı tercih ediyor. En iyisini de yapıyor bence. Karakterimiz Küçük prensle tanışana kadar yalnızlığında boğulurken onunla tanışınca ve büyükleri umursamaması gerektiğini, kendi hayal gücünün ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Küçük Prens için çizdiği resimler onun yeniden doğması için bir başlangıç oluyor aslında. Umarım okuduğunuzda hayata farklı bir açıdan bakabilirsiniz. Küçük Prens'in size iyi geleceğine eminim. Kitap bittiğinde aklıma tek bir soru vardı: Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?

Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Cem Yayınevi · 1991234,8bin okunma

·

3 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Nehir Gülgeç