Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

504 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Martin'in fiziksel özelliklerini okuduğum zaman zihnimde Hulk gibi bir şey canlandı. Geniş omuzlar, kaslı kollar biraz ileriye gitmiş olabilirim :) Martin her zaman fiziksel özellikleriyle çevresini etkileyebilen bakışların kendisine kaydığı çekici bir adam ondan yayılan bu çekici dalgalar Ruth' da vuruyor. Bir akşam yemeği daveti adım attığı yer bambaşka bir yer elini nereye koyacağını bilemeyecek, hata yapma korkusu bir de Ruth' u görünce afallamaca. Üst sınıftan bu kızın kültürü ,eğitim düzeyi her şeyi ona ulaşılmaz geliyor. Oakland'ın ya da California'nın o zaman ki sosyal durumunu da görebiliyoruz burada işçi sınıfı ve burjuva arasındaki derin uçurumu. Martin Eden de dipten başlıyor kendini yeniden inşa ediyor mükemmel bir işçilikle çıraklık, kalfalık ve ustalıkla eserleriyle yek vücut oluyor. Onu elde edebilmek için her şeyiyle savaşa giriyor müthiş konsantre . Kendini kitaplar dünyasına her daldan bilgiyi bir sünger gibi çeker . Bir üniversite öğrencisinin 1 yılda öğrendiğini iki ayda kapıyor. Bazen nereden başlayacağını bilemediği anlarda ona ışık olacak birine ihtiyaç duyuyor bu Ruth' dur. O ise Martin'i bir hamur gibi şekillendirebileceğini düşünerek hayalindeki kalıbın içine dökmeye çalışır. Yaratım noktasına geçer bir süre sonra çılgınca yazar ha yazar. Günlerce yemek yemediği olur, günde 5 saat uykuyla idare etmeye çalışır.  "Uykunun getirdiği farkında olmama halinden nefret ediyorum. Hayatta yapılacak ve yaşanacak o kadar çok şey var ki... Uykunun ondan çalıp götürdüğü her ana kin güdüyordu." Onca uğraşla yazdığı eserleri San Francisco'daki gazetelere yolluyor . Aldığı sürekli retler pes ettirmiyor onu. Tek işi yazmak ve bunun için bisikletini , takım elbisesini rehin veriyor. Meteliğe kurşun atıyor. Yaşadığı küçük odadaki masanın altı yazdığı eserlerle doluyor arada küçük meblağlı çekler onu heyecanlandırıyor. Ruth'a duygularını açıyor onun sarılışı ve dokunuşları Ruth'un kendisinin ilk andan itibaren onu sevdiğini anlamasına sağlıyor.  "Batı yönünde ufukta toplanmaya başlayan bulutlara, batmaya başlayan güneşin ışıkları yansıdı, gökyüzü gül rengine dönerken tepeler kızıllaştı. Gül rengi ışık etraflarını sararken Ruth, “Goodbye Sweet Day” aryasını okumaya başladı. Elleri ellerinde, kalpleri birbirinde, Martin’in kollarının beşiğine yatmış yumuşacık bir sesle söylüyordu.". m.youtube.com/watch?v=kkR_tMb... Felsefik Olarak Henry Spencer’dan("yoksullar beceriksiz oldukları için yoksuldur. insanların yoksul olmasının nedeni tembel olmasıdır. çalışırsa herkes başarılı olur. hiçbir şey yapamıyorsanız girişimci olun. girişimciler önemlidir.") etkileniyor. Çalışmanın hayatın iksiri olduğunu düşünüyor. Gece gündüz demeden çalışmalarını sürdürüyor ilk olarak amacı ünlü olmak ve hayranlıkla baktığı o sınıfa girmek. Onlarla temas haline geçince bu insanların yıkamadığı kalıplar içinde olduklarını, asıl acizliği yaşayanların onların olduğunu görüyor. Martin Eden’in hayatına Şair Brisseden giriyor. Onunla geçirdiği zamanlar fikirlerin olgunlaşmasında büyük rol oynuyor. Martin bireyselci ,Brisseden sosyalist onu bu tarz toplantılara götürüyor. Martin Eden burada Herbert Spencer’a ait fikirleri savunuyor. Gün gelir ve işler yoluna girer her yazmış olduğu esere mükemmel telifler alır. Gazeteler ,dergiler ondan bahseder. Zor günlerinde ona sırtını dönen, yerden yere vuran insanlar onu evlerine, sofralarına davet ederler. Martin bu davetlerde hep geçmişi hatırlar. Zihninde “O sıralardan açlıktan ölüyordum, üstümde başımda paçavralar vardı... Beni neden o zaman yemeğe çağırmadınız ki? O zaman davet etmeliydiniz.” cümleleri dolaşır. Ruth kapıyı çalar bir gün kendini Martin’in kollarına atar ama mazi unutulur mu? Ruth bir zamanlar parayı, mahalle baskısını ,iyi bir işi aralarına koymuştu. Onun, kendisinden hazzetmeyen anne ve babası tarafından gönderildiğini anlamıştı. Martin ,kendini derin bir yalnızlık içinde buluyor. Boş duvarlara bakıyor, odasında oturup kafasını dinleyeceği o koltuğa koşarak gidiyor. Kendini yalnızlaştırıyor.Tahitiye giden bir gemide yer ayırtıyor. İlerleyen günlerde de kendini serin sulara bırakıp. Gitmeden önceki Charles Swinburne ait şiiri okuyor yüksek sesle ve ağır ağır. ’Yaşama yönelen aşırı sevgiden, Ümit ve korkudan kurtulan bizler, Kısa teşekkürlerle şükranımızı sunarız Tanrılara, Tanrı diye ne varsa Hiçbir hayat sonsuz olamaz Ölüler dirilmezler; En yorgun nehirler bile bir yerde denizle birleşirler.’’ En derinlere dalıyor vücudunun tüm çırpınışlarının çaresiz kalması için ve Martin eden aramızdan ayrılıyor.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Koridor Yayıncılık · 202090,6bin okunma
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.