Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

192 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Virginia Woolf Okuma Etkinliği
#98799161 Ocak ayı içinde Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabını okumuştum. Birkaç kitap sonra Virginia Woolf okuyacağımı hissetmişim de, ön hazırlık için okumuşum sanki. Oysa Hüseyin Rahmi’nin kitabının içindeki feminist yaklaşımdan hiç haberim yoktu. Çoğuna göre o eğlencelik, çerezlik bir kitaptı. Oysa benim için “kadınların ve erkeklerin şapkalarını önlerine koymaları” nı sağlamak, kadın erkek ayrımının ve bu ayrımın sebeplerine de dikkat çekmek istediği bir kitaptı. Kitabın bir yerinde : “Evrim kanununa dair kafa yordunuz. Darwinizmi incelediniz. Cüzi irade meselesi için yoruldunuz. Çekim kanununu, fizikte carno prensibini düşündünüz. Size bu kadar uzak şeylere zaman ayırdınız. Ama size o kadar yakın bulunan anne ve kız kardeşlerinizin evdeki yaşayış tarzının sağlıklarını tesir edeceğini hiç aklımıza getirmediniz. Çünkü onlar, adet icabı o yaşayış tarzına mahkûmdur dediniz. Artık ötesini düşünmediniz. Niçin? Bu önemli noktaları Avrupa’da Poincare’ler, Tardieu’ler, Spencer’lar filanlar mı gelip de düşünecek. Bugün şehrimizdeki sinir hastalıklarının ölçülemeyecek kadar erkeklerden ziyade kadınlar arasında hüküm sürmesinin sebebi de işte budur. İnsaf ediniz.” Sözlerine yer vermiş Hüseyin Rahmi… Başka bir yerinde : “Hijyenden, çocuk sağlığından bahsolundugunu belki işitmişsinizdir. Ama memleketimizde kadınların sağlığına dair sözler söylendiğini hiç duydunuz mu? Yoktur. Bunu kimse düşünmez. Böyle şey akla bile gelmez.” Demiş. Kadın sağlığının diğer tüm kavramlar kadar önemli olduğunu vurgulamak istemiş. Başka bir yerde de kadınları beğenmeyen bir yazara hitaben yazılmış, bir mektup satırları aracılığıyla şöyle demiştir: “ Zavallı Türk kadınının ev içinde vücut hareketi için iki büyük sebep vardır. Ya ortalık süpürmek adına hasır süpürgeyi alıp iki kat olarak evin bütün mikroplu tozlarını yutmak ya da çamaşır adına leğen başında akşama kadar ailenin bütün kirlilerinin sıcak su içinde salıverdiği zehirli buharını nefes yoluyla çekmek… İşte bizim en büyük egzersizimiz bundan ibarettir… Kadına, şeriat hududunu geçercesine bir çok emirler veriyorsunuz. Zavallı her dediğinizi kabul ediyor. Her sözcüğünüze eyvallah diyor. Bu yolda yetiştirdiğiniz kadını şimdi ne hakla beğenmiyorsunuz?..... Sizi (erkekleri) böyle şımartan Havva kızlarının bilgisizlikleridir, zayıflıklarıdır.” Hüseyin Rahmi’nin kitabında altını çizdiğim bu satırlar Virgina Woolf’un Kendine Ait Odası’na o kadar uygun ki.. Belki de Rahmi aynı dönemlerde yaşadıkları Woolf’dan etkilenerek yazdı bunları. Olsun, her ikisinde de ortak bir gaye aynıydı; Kadın… Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'un 1928 yılında kapılarını kadınlara yeni yeni açmakta olan Cambridge Üniversitesi'ndeki kız öğrencilere hitaben yaptığı bir konuşması üzerine şekillenmiştir. İngiltere'de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmelerinden bir yıl sonra yayımlanmıştır. (Arka kapaktan) Dünyanın her yerinde kadın haklarını savunan kadınlara karşı erkeklerin tabii ki verecekleri cevapları, soracakları soruları vardı. Bunlardan bir tanesi de edebiyat alanında her yerde dillerine doladıkları bir soruydu: "Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?" Virgina Woolf’un yayınlanan kitabında asıl konu bu sorunun cevabıdır.. Kadınlardan neden bir Shakespeare çıkmamıştır? Yoksa çıkamamış mıdır? Tıpkı Hüseyin Rahmi gibi o da kadının mahkum edildiği, maruz bırakıldığı yaşam koşullarına sık sık değinir kitabında. Satırlar arasında, çok dokunaklı bir cümle vardı altını çizdiğim; “Kadın olmamanın dışında hiçbir niteliğe sahip olmayan erkekler.” Bu erkeklerden milyonlarca geçti dünyadan ve bu erkekler kendisi gibi olanlardan ve diğer tüm erkeklerden aldıkları güçle, nice kadının dünyadan bir eşya gibi gelip gitmesine sebep oldular. Nice yetenekli, nice muhteşem düşünceli, nice koca kalpli kadın, varlıklarını gösteremeden yok olup gitti dünyadan. Oysa o kadınlar kendilerini beğenmeyen insanların bakımlarıyla meşguldüler hep. Sonra onların kendilerini hapsetmeleriyle ve yine onların asla gözle görülmeyen işlerini yapmakla arkalarını toparlamakla.. “Biz kadınlar, istatistiklere göre şu anda yaşayan bir milyar altı yüz yirmi milyon insanı doğurduk, onları besledik, yıkadık ve belki altı veya yedi yaşına kadar eğittik. Bunun bir kısmının yardımla olduğunu varsaysak bile bu epeyce zaman alan bir şeydir” diyor satır arasında Virginia. Tıpkı Hüseyin Rahmi gibi, kadına fırsat mı verdiniz ki diyor? Kadından neden bir Shakespeare çıkamamış tek tek kağıda döküyor Virginia.. Kadının yazabilmesi için neden bir odaya ihtiyaç duyduğunu ve ekonomik gücü olması gerektiğini anlaşılır bir şekilde ortaya koyuyor. Kitabın sonlarında kadınlara bol bol “Yazın” diyor. Bol bol yazın. 2020 yılında aldığım iyi ya da kötü yazma kararımı duymuş gibi tüylerimi diken diken ediyor. “Sizlerden her türlü kitabı yazmanızı istiyorum. Konu ne kadar anlamsız ya da ne kadar büyük gözükse bile hiçbir konudan korkmayın. Öyle ya da böyle bir şekilde sizlerin, sizi seyahatlere çıkartacak, tembellik edebilmenizi sağlayacak, dünyanın geleceği ya da geçmiş dönemleri hakkında düşünmenizi sağlayacak, kitaplarla alakalı hayallere dalarak sokak köşelerinde oyalanmanızı sağlayacak ve düşüncelerinizin suların derinliklerine dolmasına imkan verecek parayı kazanmanızı umut ediyorum. Sizlere kesinlikle kurmaca edebiyatla sınırlı kalmanıza söylemiyorum. Eğer beni mutlu etmek isterseniz (benim gibi binlerce kişinin de olduğunu biliyorum) gezi, serüven, araştırma, ilim, tarihi, biyografi, eleştiri, felsefe ve bilim kitapları yazarsınız. Eğer böyle yaparsanız kurmaca edebiyat bundan yararlanacaktır. Bunun sebebi kitapların birbirlerini etkilemeleridir.” (syf.183) Annelerimiz son yüzyılda kızlarını “okuyun, okumak en değerli bileziğiniz diye” büyüttüler. Kolunda altın bilezik görmeye hevesli kızlara “oku, çalış, ekonomik özgürlüğünü elde et, işte sana altın bilezik” diye anlatmaya çalıştılar. Sonra moda olan “tek taşı”nı kendin almak da çalışmakla mümkün oldu. Ayrıca erkeklere olan muhtaçlığın ve onların egemenliğinden kurtulmanın da yoluydu ekonomik özgürlük Satır arasında şöyle diyordu yazar. “Çocuk istenmemeye başladığı zaman kadınlar gereksiz olur.” Çok feministçe gelebilir ama kadını meta gibi gören erkeklerin gözünden bakınca, dehşet verici değil mi? Kendine Ait Bir Oda, okunması dili ve anlatımı bakımından oldukça kolay bir kitap. Satırlar arasında Jane Austen ve Bronte’nin hayatlarına değinmiş olması da kalpler de ayrı bir tat bırakıyor. Diğer kitaplarını bilmiyorum ama anlaşılırlık bakımından en basit kitabı olarak adlandırılan Kendine Ait Oda’yı, kolaylıkla okuyacağınızı ve seveceğinizi düşünüyorum. Woolf’un her bir satırına ve düşüncesine de katılacağınızdansa neredeyse eminim. Keyifli okumalar dilerim.
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · Ren Kitap · 202437,8bin okunma
··
179 görüntüleme
RA okurunun profil resmi
Hüseyin Rahmi'nin de bu konulara el attığını öğrenmiş olduk. Elinize Sağlık. Yazma konusunda Virginia kadınları üç gruba ayırır, 1. Suçlamaları reddedenler 2. Kendilerini ispatlamaya çalışanlar ve sonuncusu ise sizin de değindiğiniz gibi "...araştırma, ilim, tarihi, biyografi, eleştiri, felsefe ve bilim kitapları yazarsınız." 3. Bu ikisini aşmış ve artık bir insan olarak genel bilimler hakkında yazanlar. Bu arada Shakespeare eserlerine fazlasıyla girmiş bir ölçü olarak onu çok fazla kullanmış. Meta kısmına gelince maalesef erkeklerin bir kısmı nasıl ki kadını sadece meta olarak görüyorsa, aynı şekilde kadınların bir kısmı da kendini sadece meta olarak sunuyor. Aslında burada önemli olan insan olabilmekte cinsiyetin bununla bir ilgisi yok, Orlando kitabında geçişler olur hem çağlar arasında hem de cinsiyet arasında aynı kişi bunları yapar ve görülür ki kadınken eleştirdiği şeyleri erkekken kendisi de yapmaya başlar ya da tam tersi. Yani Virginia da net bir şekilde bunun farkında onun için kadınlar şöyle, erkekler böyleyi aşmış ( ki bu değerlendirmeler anatomik, fizyolojik vs. yapılabilir) insan üzerinden yürüyen bir kimlik kazanmış kişiler bu hayatın ve olası tüm hayatların öznesi olmaya hak kazanır, diğerleri ise objeden öteye gidemezler.
Seçil Yardım Örengül okurunun profil resmi
Kadınların da kendilerini meta olarak sundukları fikrinize kesinlikle katılıyorum. Aslında yazmak istediğim o kadar çok şey vardı ki; hem kitabın dışına çıkmamak adına hem de beynimden geçenleri kaleme dökme kabiliyetim olmadığından vazgeçtim. Doğduğum günden beri kadınlara her anlamda farkındalık kazanmaları konusunda sürekli konuşmuş durmuşumdur. Doğduğum gün kısmı belki abartı gelecek ama ben eminim agularım da kesin bunları söylemişimdir. Ama maalesef kimse duymaktan yana değil. Okumuyoruz serzenişleri işte burada haklılık kazanıyor. Nitelikli okusak keşke... Salt insan olarak bakmanın asıl gaye olması fikrinize de katılmamam elde değil. Zira bulunduğum her ortamda yine ağzımda en çok dolandırdığım sözlerdir bunlar. Ama aynı oranda da "deli saçmalıyormuş" gibi bakışlara da maruz kalmama vesile olurlar. Virginia'dan henüz başka kitap okumadım. Kendisinin düşüncelerine de kalemine de vakıf değilim. Ancak eğer ki dediğiniz gibi "erkek" ve "kadın" diye ayırmadan "insan insan" diyorsa şimdiden en sevdiğim kişiler arasına girmiştir bile. Zira avaz avaz her yerde bağırdığımda budur. Adımı, ne olduğunu bilmedikleri kavram olan "feminist kadın"a çıkaranlara!
Diotima okurunun profil resmi
Nitelikli bir inceleme olmuş, kaleminize sağlık 🌸
Seçil Yardım Örengül okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Uzun zamandır okumak istediğim ve sıra bekleyen kitaba sayenizde öncelik vermiş oldum. İyi ki oldu. Bunun için de ben size teşekkür ederim. Keyifti.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.