Halit Çelenk'in belirttiği gibi "Düşünce suçları kalkıyor" diye sevinenlerin, bu sevinçleri gırtlaklarında kaldı. Terörle Mücadele Yasası bir yandan 141-142. maddeleri kaldırmış, ama öte yandan yeni bir düşünce suçu üretmişti: Yasanın 8. maddesi şöyledir:
"Hangi yöntem, maksat ve düşünceyle olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüş yapılamaz."
Bu maddede belirtilen yazılı ve sözlü propaganda, basınla, radyo ve televizyonla, bülten ve afişlerle, bildirilerle, kasetlerle, toplantılarda yapılan konuşmalarla, verilen demeçlerle düşünce açıklanmasıdır.
... Demokratik rejimlerde bölücülük girişimleri ancak şiddet kullanılırsa suç sayılır, yoksa bu konuda görüş belirtmek ne Ceza Kanunlarının, ne de Basın Kanunlarının kapsamına girer. Ancak savaş durumlarında bu gibi olağanüstü önlemlerin alındığı görülmüştür. Fransa'da da Devletin bütünlüğüne karşı propaganda yapılmasına sömürgecilik çağında, Cezayir'in ya da Madagaskar'ın bağımsızlığı için yapılan girişimlerde rastlanmıştır, yoksa normal günlerde değil. Örneğin Bask'ların, Breton'ların ya da Korsikalıların bağımsızlığı için her zaman türlü yazılar yazılır ama bunlar Ceza Kanununun kapsamına girmez. Bunlar düpedüz, düşünce ve anlatım özgürlüğü çerçevesinde ele alınır.