Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

CENNETLİK BİR ADAMIN ÖYKÜSÜ Enes (r.a.) anlatıyor: Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte otururken o “biraz sonra size cennetliklerden olan bir adam çıkıp gelecek” dedi. Sonra baktık ensardan bir adam abdest almış, sakalından sular damlayarak, sol eline ayakkabılarını bağlamış bir şekilde geliyor. Ertesi gün Hz. Peygamber (s.a.v.) yine aynı şeyi söyledi, bir de baktık yine aynı adam çıkıp gelmiş. Üçüncü günde de Allah Rasûlü aynı şeyi söyledi, sonra bir baktık yine aynı adam, yine aynı ilk haliyle yanımıza geldi! Allah Rasûlü kalkınca Abdullah bin Amr bin As o adamın ardına düştü ve kendisine “babamla biraz tartıştım. Eve girmeyeceğime dair üç kere yemin ettim. Eğer izin verirsen bu üç geceyi senin yanında geçirebilir miyim?” dedi. Adam “evet, olur” dedi. Abdullah üç gece boyunca adamın her hareketini inceden inceye süzüyordu. İlginç bir şekilde adamın geceleyin ibadete kalkmadığını görüyordu. Şu var ki adam, geceleyin uyanıp da sağından soluna dönerken Allah’ı zikrediyor, tekbir getiriyordu. Sonra sabah namazı vakti olunca da namaza kalkıyordu. Abdullah şöyle demiştir: “Bu üç gün boyunca adamda olağanüstü hiçbir şey göremedim. Şu var ki adam hayırlı sözden başka bir şey konuşmuyordu. Nihâyet üç gün doldu ve ben adamın amelini gözümde küçümsemeye başladım. Sonunda dayanamayıp adama şöyle dedim: Ey Allah’ın kulu! Babamla aramda hiçbir tartışma geçmemişti. Ancak ben Allah Resûlü’nün üç kere “birazdan yanınıza cennetliklerden bir adam gelecek” dediğini duydum. Üç defasında da bu sözden sonra sen çıkıp geldin. Ben senin yanına yerleşip ne yapıp ettiğini görmek ve sana uymak istedim. Ama senin çok fazla bir amel yaptığını görmedim. Seni Allah Rasûlü’nün söylediği dereceye ulaştıran şey nedir?” diye sordum. Adam şöyle cevap verdi: “Senin gördüğünden başka özel bir amelim yok.” Abdullah arkasını dönüp giderken adam onu çağırdı ve şöyle dedi: “Evet, senin gördüğünden başka bir amelim yok. Şu var ki ben gönlümde Müslümanlara karşı asla bir kötülük bulundurmam. Allah bir kimseye bir hayır verdiğinde asla buna karşı kıskançlık duymam” dedi. Bunun üzerine Abdullah “işte şimdi oldu! Seni o üstün dereceye ulaştıran şey tam da bu. İşte bizim yapamadığımız şey bu!” dedi. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 12697 no’lu hadis) *** Bu hadisi okuduğumda beynimde fırtınalar esti. Bize “iyi adam kimdir”, “cennetlik bir kimsenin özellikleri nelerdir?” diye sorulsa bunun için oturup bir kitap yazarız, üzerine saatlerce konuşuruz, elli tane özellik sayarız! Oysa yukarıdaki adını bile bilmediğimiz ama Rasûlullah (s.a.v.)’ın “cennetlik” olarak nitelediği zata bakar mısınız? Ne kadar sade, basit, sıradan. Ama cennetlik! Hangi özellikleri var? Birincisi farz olan ibadetini aksatmıyor. Demek ki işin başı bu. Nafile ibadetiniz olabilir veya olmayabilir ama cennete gitmek gibi bir planınız ve yol haritanız varsa farzları yapmadan olmaz. İkincisi şu: Adam geceleri sağından soluna dönerken bile ağzından zikir ifadesi eksik olmuyor. “Sübhanallah”, “elhamdülillah”, “Allahu ekber” ifadeleri dilinde. Belli ki gönlünde sürekli Allah’ın zikri olduğu için uykulu olduğu zamanda bile birazcık aklı başına gelir gelmez hemen Allah’ı zikrediyor. Üçüncüsü şu: Darda kalana yardım ediyor. Abdullah bu adama “gidecek yerim yok, senin evinde üç gün kalabilir miyim?” diye sorduğunda hiç tereddüt etmeden “tabi ki olur” diyor ve evine alıyor. Dördüncü özellik de son derece önemli. Adamın ağzından hayırdan başka bir şey çıkmıyor. Yalan, iftira, küfür, dedikodu, kötü söz yok. Konuştuğunda hayır konuşuyor. Tıpkı Allah Resûlü'nün dediği gibi yapıyor: "Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır konuşsun ya da sussun." İşte aynen böyle yapıyor. Beşincisi ve bu şahsın cennetlik olarak nitelenmesinde asıl pay sahibi olan özellik ise bambaşka bir özellik: Hiçbir Müslümana karşı kalbinde kötülük beslememek, hiç kimseyi kıskanmamak! Abdullah bu sözü duyunca “işte bizde olmayan özellik bu! Seni cennetlik kılan da bu!” demekten kendini alamıyor. Çünkü diğerlerini yapmak ne de olsa kolay. Farz ibadetleri yapmak, zikirle meşgul olmak, muhtaç durumda olana yardım etmek bir şekilde diğer insanların da rahatça yapabileceği bir şey. Gel gör ki her Müslümanı kardeş bilmek, hiç kimseye karşı gönlünde kötülük tutmamak, hiç kimseyi sahip olduğu nimet sebebiyle kıskanmamak kolay kolay başarılabilecek bir şey değil! Arkadaşımız, komşumuz, akrabamız, akranımız bir nimet elde ettiğinde, mesela bir ev ya da araba aldığında, bir başarı elde ettiğinde, bir makama geldiğinde, insanlar tarafından övüldüğünde sizin gönlünüzde ve kalbinizde ne olup bitiyor bir bakın! Acaba “helal olsun, Allah daha çok versin” diyerek bundan dolayı seviniyor musunuz yoksa kalbinizden için için kıskançlık duyguları mı geçiyor? Karşınızda bir Müslüman gördüğünüzde onun hakkında sû-i zanda bulunuyor musunuz bulunmuyor musunuz? Evet işte bir Müslümanı olgun / kâmil kılan özellik tam da bu. Ve bu özellik yukarıda belirtilen şahısta aynıyla mevcut! Son olarak bu hadisle ilgili akıllara takılabilecek bir soruya kısaca cevap verelim: Gerek bu hadiste gerekse başka hadislerde Allah Resûlü tarafından cennetle müjdelenen bazı sahabîler bulunmaktadır. İmtihan devam ederken bir insanın cennetle müjdelenmesi nasıl olabilir? O kişi bu müjdeyi aldıktan sonra “nasıl olsa cenneti garantiledim” diye düşünerek amelden vazgeçmez mi? İşi ağırdan almaz mı? ilk olarak şunu bir netleştirelim: Allah Resûlü, Allah’ın elçisi olarak kendisine vahiy yoluyla bildirilen şeyleri bilebilir. Kimin cennetlik olup olmayacağı meselesi ictihad yoluyla bilinebilecek bir husus olmayıp olsa olsa peygamberimize vahiy yoluyla bildirilmiştir. İkinci olarak şu hususu vurgulayalım: Allah'ın İmtihan devam ederken bir kimsenin cennetlik veya cehennemlik olacağını belirtmesinde akla aykırı bir durum yoktur. Allah, nasıl ki daha imtihan devam ederken Ebu Leheb’in cehennemlik olacağını bildirmişse, nasıl ki Hz. Nuh'a "senin kavminden bundan böyle hiç kimse iman etmeyecek" diyerek onların kâfir olarak öleceğini ve cehennemlik olacaklarını bildirmişse aynı şekilde bazı kimselerin de cennetlik olduğunu bildirebilir. Üçüncü nokta: Allah’ın bu durumu vahiyle resulüne bildirmesi bu şahısların bundan sonraki hayatlarında da bu yolda yaşamaya devam edeceklerini bilmesi sebebiyledir. Yani cennetlik oldukları müjdesini almak onları şımartmayacak, yoldan çıkarmayacak olduğunu bildiğinden bu müjde verilmiştir. Dördüncü husus: Bu müjdenin verilmesinin sebebi, insanların bu şahısların durumunu araştırarak onlarda örnek alınacak noktaları bizzat görmelerini sağlar. Beşinci ve son nokta: Kur’an, defalarca “şunları yapanlar cennetliktir, şunları yapanlar cehennemliktir” şeklinde bir takım fiiller ve özellikler zikreder. Bu durumda insanların aklına “acaba bu özellikleri taşıdığı için şu an cenneti hak eden kimse var mı?” diye soru takılabilir. Cennet müjdesinin bir hayal olmadığını, bir karşılığının bulunduğunu göstermek üzere bu müjde teorik olarak verilmekle kalmayıp bizzat şahıslara yönlendirilmiştir. Yine de her şeyin en doğrusunu Rabbimiz bilir. Rabbimiz bizleri de cennetlik kullarından eylesin, cehennemden azat eylesin. Soner Duman
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.