Stefan Zweig, duyguları okuyucuya öyle bir geçiriyor ki bazen bunu nasıl başardığını anlayamıyorum. Başlarda anlamadığımı düşündüğüm olayların içinde buluyorum kendimi. Kitabın kapağını kapatsam dahi zihnimde devam ediyor . Acaba ne oldu ne dedi kesin böyledir vs diye gidiyor. Ve sonu her zamanki gibi öğretiyle bitiyor. Bu kitap iki ayrı öyküydü . Birincisi insana aslında ulaşamadığı yaşayamadığı hayatı yargılamaya, aşağılamaya hazır insanların öyküsüydü. Kimse yaşamadığı günahın temizi değildir bunu gözler önüne seriyordu. İkinci öyküde Yaprak Dökümü Ali Rıza Bey'i gördüm. Öyle ki yürekler dağlanmakla kalmadı. Bir babanın altmış küsür yıllık emeğini hiçe sayan, ondan utanan, varlığından rahatsız olan aile ve o adamın psikolojik çöküntüsü.... İliklerime kadar hissettim. Acımasız zamanın acımasız insanlarıyız..
Yüreğinizden merhamet eksik olmasın...