Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
SONU BAŞINDAN BELLİ BİR NOVELLA
Film vardır final sahnesiyle başlar, dersin ki; sonu değildir önemli olan, anlattığına odaklanmak gerek. Roman vardır baştan söyler ne olacağını ve der ki; merak etme sonunu, sen anlattıklarıma bak. Bir de uzakta köy vardır ama gitmesek de görmesek de bizim değildir. Olmaz, bilemezsin orada yiten gencecik hayatları, baştan koysalar da kuralları… Yazmak gerek yaşanmışlıkları, dünyanın öbür ucunda da olsak yazmak gerek. Birileri uçak yapıp yollar belki, gerçekleri yazan kağıtları… Kültürümüze çok yakın olduğunu üzülerek söylemekten geri duramayacağım. Yeri gelmişken söylemek isterim; yıllarca halkımızı gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür diyerek, şirinlik yaparak uyuttular. Hayır kardeşim! Gideceksin ne durumda olduklarını göreceksin karanlığa ışığı taşıyacaksın buna mecbursun… Elli yıl geciktirmiş Márquez, kasabasındaki bu yaşanmışlığı. Ölen öldü, kalanlar da bakmasın kusuruma diyerek oturmuş yazmış. Márquez bizlere namus, vicdan, önyargı, kasabadaki ataerkil yapı, birey ve toplum arasındaki çatışma ve din gibi konularda bir şeyler anlatmak istemiş ve amacına ulaşmış. Röportaj tekniği ile yazıldığını, kitaba daha iyi odaklanmanızı sağlamak açısından söylemek isterim. Tam karşılığı ‘Önceden Bildirilmiş Bir Cinayetin Anlatısı’ olan ama sevgili Erdal Öz tarafından ‘Kırmızı Pazartesi’ olarak çevrilen ve novella türünün iyi bir örneğini severek okuyacağınızı düşünüyorum. Önyargılarınızın olmaması dileğiyle, keyifli okumalar. (SPOİLER) Anlatılmak istenenin sıradan cinayetten çok (Bir cinayete sıradan demek nasıl bir dünyada yaşadığımıza bir serzeniş aslında) bir toplum cinayeti. Kardeşler bağırıyor cinayet işleyeceklerini. Ama kraldan çok kralcı, hükmü aileden önce kendileri vermiş bir kasaba halkı. Bir kişinin bile cinayeti engelleyemediğini bildiğimize göre halkı ikiye ayırabiliriz. Cezayı kesenler ve susanlar. İrdelemeye gerek yok hepsi suçlu… Belediye başkanının Vicario kardeşlerin elinden bıçakları alıp serbest bırakması. Bunu ülkemizdeki (dönem belirtmeden) eşleri tarafından şiddet gören kadınların karakola sığınıp, eşleriyle barıştırılıp geri gönderilmesine ve evde daha çok şiddet görmesine benzetiyorum. Çünkü Vicario kardeşler eline tekrar bıçak alıp Santiago Nasar’ı beklemeye devam ediyorlar. Angela’nın annesinin ‘Aşk da öğrenilir’ sözü kızlarını âdeta bir gelir kaynağı olarak gördüklerini anlatmakta. Düğün gecesi bakirelerin portakal çiçeği takması, saflığı temsil eder. Bizdeki kırmızı kuşağın yerini tutar dersek yanlış olmaz. Angela, saflığını yitirmesine rağmen düğününde portakal çiçeği taktığı için kasaba halkı tarafından eleştirilir. Yani eleştirecek son kişiler tarafından. Bayardo San Roman’ın finalde geri döndüğünü görüyoruz. Bu da bize batıl inançlı, yozlaşmış kasaba halkının cinayete ortak olmasının yanı sıra ilişki uzmanı kesildiğinin de bir göstergesi. Piskopos geldiği gün halkın onu karşılaması ve öldürüleceğinden haberi olmadığı için Nasar’ında katılması. Halkın, önyargılarıyla öldüreceği suçsuz adamı kurtarmak yerine sözde vicdanını temize çıkarmak için piskoposu karşılamaya gitmesi ayrı bir ironi. Santiago Nasar’ın varlıklı olmasından dolayı, Vicario kardeşler tarafından öldürülemeyeceğinin düşünülmesi ise sınıf farkını ortaya koymaktadır. Santiago Nasar'ın sözde suçlu olup olmadığına karar veremeyerek okuyoruz. Vicoria Guzman’ın tarifinde Nasar savunmasız hayvanları öldüren, kadınlarla rahatça ilişkiler kuran biri. Ama imgelerden yola çıkarak (Nasar’ın vücuduna giren bıçakta kan bulunmaması, beyaz giydirilmiş olması gibi) suçsuz olduğu sonucuna varabiliyoruz. Çünkü Nasar, Angela’ya bakmayacak kadar kendini beğenmiş biridir. --------------------------------------------------------------------- Kim, namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur. FRIEDRICH NIETZSCHE
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202178bin okunma
··
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.