Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Cevaba Soruyla Karşılık Vermek
İnsan eylem hâlinden koptuğu her an düşünmekle mahkum edilmiş tuhaf bir varlık. Zihin aleminden geçen düşüncelerin çeşitliliği, analitik düzlemde hem eksilerde hem de artılarda gezinen geniş bir eğri veyahut bir kalp grafisine benzeyebilen, karmaşa içerisinde titreşip duran ruhunu bedeniyle bir türlü senkronize edememesine de sebep olan bu hâli belki. Evrimsel süreci içerisinde pek çok zihinsel olguyu yaratarak ona anlam atfeden, amaç edinen, fikri faaliyetleriyle içgüdüsel varoluşu arasında çoğunlukla bir ahenk kuramayan varlıklar olarak arayışında olduğumuz çok şey olduğunu fark ediyoruz. Sorularımıza cevaplar arıyor ve bir cevap bulamayana kadar her soruyu yeni sorularla içinden çıkılamayacak dilemmalara dönüştürebiliyoruz. Hayatın anlamı da bunlardan birisi işte. Yaşadığımız hayatın bir anlamı var mı? Felsefi, psikolojik, edebi, takdiri, terminolojik mi? Terry Eagleton'ın Ayrıntı Yayınları tarafından Türkçe'ye kazandırılmış kitabı bu arayışımızla ilgili olarak bize sabit cevaplar vermiyor. Oysa ne çok isterdik değil mi? Hatta bir cevap verip vermediğinden emin bile olamıyorsunuz. Kitabı özetlemenin ötesinde çok farklı bir sorguya götürüyor okuru. "Hayatın bir anlamı olmak zorunda mı?" Bilinçsizce aslında cevap aramadığımız sorular sorarken, zaman geçiriyor olabiliriz. Eagleton'ın daha en başında hayatın anlamı hakkında kitap kaleme almakla kendisinin çılgın ya da komikler arasında ikinci tercih olmayı umut edişiyle tebessüm eden okuru sonrasında yıpratıcı sorular ve hiçbir derde ilaç olmayan yanıtlar bekliyor. Sorunun geçerliliğinin sürekliliğinden dem vurulurken bir yandan ömür boyu geçerliliğini yitirmeyecek bir iz sürme eyleminin ortasında olduğunu da okurun yüzüne vurmaktan çekinmiyor. Kalemi her adımda açtığı çukuru derinleştirip, okuru daha fazla düşünmeye zorlasa da ikinci bölümde üzerinde durduğu "anlam sorunu" bizi başka bir noktaya götürüyor. Hayatın anlamından bahsedilirken burada kastedilen anlamın ne olduğunu irdeliyor. Sheakespeare'den Douglas Adams'ın meşhur eseri Otostopçunun Galaksi Rehberi'ne uzanan biri dizi örnekleme, belirli pasajlar arasında sürdürülen anlam arayışı, anlamın çift taraflılığı gibi konular derin ve kafa karıştırıcı gibi gözükse de Eagleton (ve hatta çevirmeni Kutlu Tunca diyelim) çok akıcı, rahat anlaşılabilir bir şekilde konuya hakim olmamızı sağlıyor. Fakat burada kendi kafasındaki soruları da sıklıkla cevapsız olduğundan bir sonraki bölümde açılışı Çehov'un Üç Kız Kardeş oyunundan bir alıntıyla yaparak "anlam" dediğimiz şeyin nasıl tutulmaya uğrayabileceğini anlatmaya devam ediyor. Sartre, Camus, Beckett, Wittgenstein derken birden anlama dair nutkunuzun tutulmasına sebep olacak "bize ters olana dahi ad koyabilecek yeterli bir anlam yoktur" cümlesiyle sarsılıyor okur. Gerçekten de öyle mi diye düşünmeden edemiyorum. Bunca arayış, bunca tanım, ölesiye anlamlandırma çabaları içerisinde üretilen, türetilen, tüketilen hiçbir anlam yok mu? Eagleton bir anlam olabileceğine ilişkin en yakın tanımı yapmaya yaklaştığında anında yepyeni bir sorunla kendi inşa ettiği tanımı yerle bir ediyor zihninizde. Yetmezmiş gibi son bölüme geldiğinizde insanın kendi kaderini kendisinin çizip çizmediğine dair sorusuyla en büyük sorunun sadece "anlam" lafzında değil "hayat" lafzında gizli olduğunu ifşa edene dek sürüyor bu çarpışma. Sorunu çözmediğimizi açık yüreklilikle vurgularken bizlerin bu anlam arayışı içerisinde yükselen yaratıcılık ve üretkenliğimizin karşısına, birlikte yaşarken ortak anlamlar bulamamaktaki başarısızlığımızı koyuyor. Kitap içerisinde sorularınıza bir cevap bulacağımızı mı sandık? Yoksa hayatın her aşamasında olduğu gibi yeni sorulara ulaşmak için soru sormaya devam mı edeceğiz? Bizler kendisini düşünmek ülküsüyle hayvanlardan ayırmaya çalışan bir ara tür gibiyiz. Sorular ve onlara veremediğimiz cevaplar bir yönüyle inkişafımızı sağlarken, öte yandan kolektif zayıflığı, ortak amaçları, anlamları, düşünceleri ve hatta ortak yaşamayı mümkünsüz hâle getirebiliyor. Belki de aradığımız şey cevaplar veya anlamlar değil. Sorun belki de arayışımızın şeklinde ya da arayışa atfettiğimiz beklentilerimizde. Veyahut kabul edemediğimiz bilinmezlik ve belirsizliğin ta içinde yatıyor. Belki de bir şeylere ulaşmak için değil, zaman geçirmek için okuyoruz. Yine de zaman geçirmenin en güzel şekli olduğuna dair bireysel bir eminliğin esiri olduğum fikrindeyim.
Hayatın Anlamı
Hayatın AnlamıTerry Eagleton · Ayrıntı Yayınları · 2015432 okunma
··
272 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.