Bu ağırlığı olmayan, öylece havada süzülürcesine dolaşan bir düşünceydi aslında. Ama tüm hislerini etkileyip, yepyeni bir bakış açısına neden olmasını sağlayacak kadar da kuvvetliydi. Harlem'deki bu köhne içinde, molekül seviyesinde başlayan bambaşka bir düşüncenin giderek filizlenip büyümekte olduğunu her geçen saniye daha bir hisseder olmuştu. Ve bu düşünce tıpkı bir çığ misali önüne çıkan her şeyi yakıp yıkarak ilerleyen içgüdüsel bir istek halini aldı.