“Hazreti Peygamber'den çok önce Anadolu’nun büyük Tanrıçası Kybele
Mekke’ye götürülerek tapınılmak üzere Kâbe’ye konmuştu.
Namazdaki “kıble” sözü Anadolu Tanrıçası Kybele’nin adıdır.”
"Kybele papazlarının hadım olmaları şarttı.
Pessinus’ta ve başka yerlerdeki ayinlerde gürleyen davullar,
gümleyen dümbelekler, çınlayan ziller, üfürülerek çığlıklar salan irili ufaklı
çeşitli düdükler pek sürükleyici bir müzik oluştururdu.
Tanrıçanın papazları ise coşkuyla, gözleri dönmüş olarak fırıl fırıl dans eder
ve dönerken çözülmüş saçlarını savururlardı. Bazen ziyarete gelen
delikanlılar heyecana gelir ve papazların hazır bulundurdukları bilenmiş,
büyük bıçaklardan birini kapınca, erkekliklerine ta kökünden kıyarlardı.
Bu gençler papaz adayı olurlardı.
Erkekliğin Kybele’ye kurban edilmesi sevap sayılırdı.
İşte bundan dolayı tam bir kökten kesiliş ve özverililiğin
(insan yerine koyun kurban etmek gibi) hafifletilmiş ve simgeleştirilmiş
biçimi olan sünnet, Sami ırkında gelenek oldu.
Tam kökünden sünnet, Kybele’ye tapanlarda,
simgesel sünnet de Sami ırkında, yani Yahudi ve Araplarda,
platonik sünnet de kadınla ilişkide bulunmayan
Hristiyan rahiplerinde hâlâ uygulanır.”