Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

247 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
"Eğer sana çizgili bir kağıt verirlerse sen öteki türlü yaz."
"Bu inceleme spoiler içerir." Yılını hatırlamamakla birlikte en az 10 yıl kadar önce İzmir’de DESEM sinemasında 1966 yapımı Fahrenheit451’i izlememle birlikte başlar Ray Bradbury ile tanışıklığım. O zamandan aklımda kalanlar, filmden ne kadar etkilendiğim, 1966 yılında böyle bir bilimkurguyu o günün teknolojisi ile ne güzel çektikleri, yarattıkları dünyanın sinematografik olarak gözüme ne kadar gerçekçi göründüğüydü… Herşeyiyle çok etkilenmiştim, en çok da sonundan. Ray Bradbury’nin kitabında en çok eleştirdiği ve dikkat çekmek istediği noktanın insanların TV-Ekran odaklı yaşamları oluşu filmde çok güzel vurgulanmıştı. Ki kitabında da ilk aldığım mesaj budur, dört duvarı da boydan boya ekrana döndürülmüş evler ve hayatlar vurgusu (sf:45 İthaki Yayınları, 2012). Öyle ki, bir yıllık gelirlerinin üçte birini bir duvarın ekrana dönüştürülmesine ayırabilirler (bknz:asgari ücret VS televizyon fiyatları). “Şimdi farklı mı durum sanki?” hissi ve Ray Bradbury ne ileri görüşlü bir yazarmış tekerlemelerim kitabı okuduğum süre boyunca tekrar etti.  İnsanların arasındaki iletişimin, kaybolan dil ve kelimelerle birlikte ne kadar bozulduğunu görmekteyiz dialoglarda; Clarisse Montag’a “Siz diğerlerine benzemiyorsunuz….” diyor “Konuşurken yüzüme bakıyorsunuz.” (sf:49) Yine aynı his, tanıdık mı? En son mesela hizmet sektörlerinden birinde ya da bir devlet dairesinde yüzünüze bakılarak konuşulduğunu hatırlıyor musunuz? Ya da siz bakıyor musunuz mesela bu özeni gösteriyor musunuz? İnsanların birbirlerine tahammülsüz oldukları, hatta katlanmaya tahammülsüzlük haline dönen bir durum: “Kimsenin bir başkasına ayıracak zamanı yoktur. Bana katlanan ender kişilerden birisin.” (sf:50). Ve Clarisse bu düzende antisosyal olarak tanımlanmıştır çünkü sosyal olma kavramı değişmiştir, insan konuşamıyorsa sosyal bir varlık olarak hayatına devam edebilir mi? Hiçkimsenin diğerlerinden farklı şeyler söyle(ye)mediği bir toplumda sosyallik ne anlama gelir?  Devamında kelimelerin yok olmasıyla beraber geçmişlerinin de yok olduğunu okumaktayız, “Bir zamanlar” diyor Montag; “Bu ne biçim söz!” diye bir yanıt geliyor akabinde. Zaten Montag kitabın devamında da geçmişle ilgili en önemli olabilecek ayrıntıları hatırlamıyor, mesela karısıyla nasıl ne zaman ve nerede tanıştığını. Çünkü geçmiş zaman kelimeleri bile yok. Karısı da hatırlamıyor (sf:74 sorduğu zaman adeta Millie’de bir mavi ekran tepkisi). Kaybolan kelimelerden geriye kalan sürekli tekrar edilerek aslında anlamını da iyice kaybeden cümleler... O saçma dialoglar filmde de çok güzel verilmişti, en önemli hatıladıklarımdan biri de bu. O korkunç hiçbir anlama gelemeyen saçma dialogların kelimelerimiz kaybolursa biz de böyle bir hale döner miyiz endişesi. Ve ilk yakılması gereken eve geldikleri zaman… Çoğu okurun da hissettiği gibi hissettim belki, ben de verandada duran o kadın gibi yapabilir miydim acaba? Ya da ne yapardım? Uyanmalı artık Montag diyorum ve Montag’ın doğum sancıları başlıyor. Yakarıyor karısına mesela “Orada değildin, görmedin. Kitaplarda birşeyler olmalıydı, hayal edemeyeceğimiz şeyler, kadının yanan bir evde kalmasını sağlayacak bir şeyler; orada birşeyler olmalı. Bir hiç için kalmazsın.” bunun peşisıra da rahat bırakılmaya değil rahatsız olmaya ihtiyaçları olduğunu anlatmaya ve anlamaya çabalıyor (sf:85-86). Montag’ın itfaiyeci olması, devletin kontrolünde bir kolluk kuvveti olarak çalışması ve şefleri Beatty ile olan dialogları da aslında yönetim biçimi ve sistemle alakalı bilgiler veriyor. Ne zaman Beatty ile yanyana gelse kendim yakalanacakmışım gibi geriliyorum açıkçası. Ve Beatty’nin her kelimesinden inanılmaz rahatsız oluyorum. Çünkü mümkün; hatta halen bazı yerlerde çok benzerlerinin yaşandığı anlar kelimelere dökülen. Sayfa 94’te aralarındaki dialogta öğreniyoruz ki, içi boşaltılan kitaplar, insanların artık kitap okumayı tercih etmemeleri aslında fitili ateşleyen şeylerden biri olmuş. Ve entelektüel olmak kavramının anlamı değişmiş. Bilinmeyenden korkuluyor olmasıyla insanoğlu bilinenin rahat kucağında bulmuş kendini ve “Bitişik evdeki kitap dolu bir silahtır. Yak gitsin!” şeklinde bir gözü dönmüşlüğe getirmiş bu rahat hissetme arzusu.  Başkaları da olmalı kitapları arayan, burada birşeyler yolunda gitmiyor diyen, derken Faber karakteri geliyor, onunla birlikte de Montag’in birşeyleri değiştirmek adına örgütlenme çabası. Faber’le olan dialoglarıyla görmekteyiz ki din kitapları da yok mesela, İncil’in bir kopyası ya da kaç kopyası var kimse bilmiyor. Ki öyle bir dünyada insanların dine ihtiyaçları var gibi görünmüyor da. Sf 124’te Faber “İsa’nın şimdilerde aileden biri”olduğunu söylüyor. Beatty’e olan okurun öfkesinin soğuduğu, Beatty’nin öldüğü sahnede yanışının tasviri zalimce detaylı. O kadar kitap yanarken de sonunun yanarak olması kaçınılmaz hissettiriyor. Beatty karakteri biraz Montag’ın ona tepeden bakan ahamkâr sesi  gibi geliyor bana, bu karakterin beni bu kadar rahatsız etmesinin altında bu yorumum da olabilir tabii.  Sona yaklaşırken, artık belirsiz olan gelecek, gerçekle eş tutuluyor ve korkutucu bir düşten gerçeğe doğru gitmekte Montag (sf:205). Nehrin kenarlarında her bir insanın bir ya da birden fazla kitaba dönüştüğü, kitaplara dönüşürken de hayat ağacına benzetildikleri bir son. Filmin ve kitabın sonu birbirinden temelde çok ayrı olmasa da hatırladığım farklılıklar var filmde bana daha güzel gelen ancak daha iyi yorumlamam için filmi tekrar izlemem gerekiyor (burası kendime not). Ray Bradbury iyi ki böyle bir deneyim yaşamamıza vesile olmuş. Hangi kitap olurdum? … Cevabını henüz bulamadığım bir sorudur. Her soru cevaplanmak için var olmuyor kanımca. Belki bir nehrin kenarında ben de cevabımı bulurum. PS: Ray Bradbury Fahrenheit451’i yazarken kağıdın tutuştuğu dereceyi Los Angeles İtfaiye teşkilatını arayarak öğrenir. Bu bilgiyi kitaptan sonraki okumalarımda öğrendim ve isminin geldiği yer beni etkiledi. Cemile Tekirdağ 2021
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 201789,2bin okunma
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.