Selamlar Aralık ayının ilk gönderisinden... Bu haftamın temizlik münasebetim esnasında yanıma arkadaş ettiğim kitabım benim uzun zamandır ara verdiğim bir türe sahip. Filmlerini belki daha çok severim yalan yok fakat bu seri kitabın ilkinden de keyif aldığımı belirteyim ve geçeyim hemen yorumuma.
Boşuna değil büyüdüklerinde her fırsatta, kah hileyle kah zorbalıkla ele geçirdikleri gücü kötüye kullanmayı marifet sanan sahte hamaset duygularıyla gübrelenmiş amorf toplumlar çıkarmışlardı ortaya!
‘’Behey cahiller!’’ diye söylendi içinden…
Dünya zaten başlarına yıkılacaktı!
Onlar da neler olacağından habersiz hep birlikte bu felaketin kılıfını hazırlıyordu...
Sözlerin işe yaramadığı anlar vardır, keşke ben de ağlayabilseydim, her şeyi gözyaşlarımla söyleyebilseydim, anlaşılayım diye konuşmak zorunda kalmasaydım.
Bilimkurgunun en önemli, en kült yazarlarından biri olarak görülen Kurt Vonnegut'ın aynı adlı eserinden yola çıkarak uyarlanan bir çizgi roman. Harika çizimler ile hikaye müthiş şekilde aktarılmış. Kitabını okumadan direkt çizgiromanı okudum ben çünkü çok iyi bir uyarlama olduğu ve bunu direkt okumamın hiçbir sorun olmayacağı söylendi( @sutdokmusgeek sağ olsun). Konuya gelecek olursak; Savaşa katılan, mesleğinde başarı elde eden, güzel bir aile kuran ve baktığımız zaman gayet normal bir insanın yaşadığı şeyleri yaşamış olan Billy Pilgrim adlı karakterimiz bir gün uzaylılar tarafından kaçırılınca zamanı herkesten farklı olarak yani geçmişi, geleceği ve bugünü nerdeyse aynı anda yaşayarak değişik bir durumda buluyor kendini. Biz de hikayeyi aslında bu şekilde şekilde takip ediyoruz. Askerde savaşırken bir anda iş hayatında gelecekte bir ödül töreninde okuyabiliyoruz karakterimizi. Ama bunu okumak hiç de öyle kafa karıştırıcı şekilde değil de aksine çok eğlenceli bir şekilde oluyor. Kara mizahı çok zekice ve iyi kullanmasına bayıldım ki en sevdiğim şeylerden biridir. Ki kurt Vonnegut Douglas Adams olmak üzere absürt ve kara mizahta birçok yazarın örnek aldığı bir isim. Savaş karşıtlığını savaşı aslında çok baside indirgeyerek yapmasına ve birçok korkunç olayı, özellikle ölümleri 'olur öyle' diyerek ince şekilde eleştirmesine bayıldım. Olur öyle deyip geçtim bir süre her şeye. Çok güzel hayat mottosu olacak bir cümle aslında . Yakın zamanda büyük ihtimalle diğer kitaplarını da okuyacağım yazarın.
PKD'nin okuduğum ilk kitabı oldu. Hayvanların, ormanların nerdeyse tamamının yok olduğu, çok zor yaşam şartları altındaki bir dünyada son derece gelişmiş insandan neredeyse ayırt edilemeyen robotların var olduğu bir dönemde, kaçak Androidleri yakalayıp devre dışı bırakmakla görevli bir kelle avcısı olan Rick Deckard karakterinin yaşadıklarını okuyoruz bu kitapta. En çok arzuladığı şey gerçek bir hayvan sahibi olmak ve bunun için 6 kaçak robotu yakalayıp emekliye ayırması yani öldürmesi gerekiyor. Bu süreçte tabi kendisi dahil birçok şeyi sorgulamaya başlıyor.
Genel olarak atmosferini beğendiğim bir kitap oldu. Özellikle robotların bu şekilde insansı olarak işlenmesi ayırt edilmesinin ancak belli başlı testlerle mümkün olması, ayrıca insanların kendi duygu durumlarımı kontrol etmelerini sağlayan cihazların olması çok ilginçti. Ama keşke karakterin kendini sorgulama süreci daha iyi işlenmiş olsa diye düşündüm kitap bittiğinde. Yazarın daha iyi kitapları olduğuna dair bir ön yargım var bu nedenle diğer kitaplarını okumaya devam edeceğim. Özellikle Ubik, Yüksek Şatodaki Adam ve Elektrikli Düşler en çok merak ettiğim eserleri.