Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
10/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
Spoiler içerir! Yolunu gözlememe değdi, özlemişim bu kalemi, üslûbu... Mekke ve Medine'ye gönül bağını ve hizmetkârlığı ifade eden surre alayı beş yıldır kutsal topraklara gidemiyordur. Halifelik makamının hamisi beş yıldır kutsal topraklara gidemiyor, ötesi var mı? Bu durum, ülkenin gelişmesi için çırpınan, ıslahat üstüne ıslahat yapan ve birilerinin çıkarlarına çomak sokan ve bu nedenle gâvur padişah olarak anılan Sultan Mahmut'un uykularını kaçırıyor. Netice itibariyle bir alay hazırlanmasını emir veriyor. Böylece başlamış oluyor hikâye. Sayfalar ilerledikçe beş yıldır neden kutsal topraklardan uzak kalındığı irdeleniyor. Uzak kalındı, çünkü bir Vehhabi - Suudi tehlikesi kol geziyordu. İnsanları bidatlar ile yaşamakla kınayan Vehhabilik mezhebinin kurucusunun bidatlarla bezeli dünyasına ve Suudileri etkileyip siyasi bir güç haline gelen yaşantısına dair bir özet bilgi veriyor yazar. Aslında Doğu toplumunun tipik hatası var bu mezhebin kuruluşunda. Bunu da hikâye etmiş. Bir olayın yanlış olduğuna dair söz söyleyince, bulunduğu toplumdan hakaret ve dayaklarla kovuluyor, Vehhabilik mezhebinin kurucusu. Dinlemek yok, anlamak yok, eleştiriye, farklı bir fikre tahammül yok. İşte bu yok'lar yeni sorunlar dünyası oluşturuyor. Gittikçe sapkın bir hâl alıyor, ilk başlardaki elle tutulur düşünceler. Elle tutulur olması da anlayış farkından kaynaklı. Oturulup konuşulşa, rahatsız olunan konu üzerine tartışılsa belki de maksat hâsıl olacak. Ama maalesef. Bir yanlış bin sorun doğuruyor ve tarumar oluyor kutsal topraklar. Tabii burada Osmanlı devletlülerine de bir serzeniş söz konusu. Neden yalnız bıraktınız kutsal toprakları? Üç beş başkaldırana neden ses çıkarmadınız da bir çığa dönüşmelerine sebep oldunuz? İşte buna değindikten sonra devam ediyor hikâye. Bir aşk, bir cinayet, hikâyeler deryası ve hac yolculuğu... Bir bölümde Osmanlı âlimi ile Vehhabilik mezhebinin kurucusunun oğlu arasında dinî bir tartışma çıkıyor. Uzun süredir böyle doyurucu, böyle bilgilendirici bir tartışmaya denk gelmemiştim. Geneli itibariyle kitapta bir eleştiri var Vehhabilik'e. Kitap vakanüvis bir efendinin ağzından hikâye edilmiş. Yol boyunca bir meczubu ya da âlimi ya da deliyi ya da veliyi, dost edinmiş bir efendinin dilinden... Hikâyeyi efsane kılan işte bu deli mi veli mi bilinmeyen zat! Hikâye içinde hikâye olması zaten İskender Pala'nın tarzı. Ve bunu çok başarılı yapıyor, ana hikâyeden kopmadan farklı bir hikâyede yaşıyoruz... Her ânını heyecanla takip ettim, her sayfasını merakla çevirdim. Hem sona ulaşmak hem de bitmemesini istemek arasında bocaladım. Haccı kalbimde yaşatarak veda ettirdi kitaba. Tiyatro eserlerinden sonra İskender Pala'nın asıl kalemini daha da özlemiştim. Mest etti, doyurdu. Ne desem az kalacak! Okumak gerek. Hem hayatı hem kitapları. Ama en çok geçmişi okumak gerek; çünkü gelecek, geçmişten geliyor... Teşekkürler bu kitap için İskender Pala!
Kervan
Kervanİskender Pala · Kapı Yayınları · 20213,361 okunma
··
1.226 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.