Ramazan ayı başlarken hac yolculuğunu konu edindiğini arka kapağından öğrenip, bir kitap sitesinden ucuza edindiğim (5 al 20tl öde) eseri, muhafazakar takipçilerimin isteği ve huşu ile okudum. Tarihi roman furyasına kapılmış giderken, 2021 basım seçkime dahil etmemin mükafatını da, hem #orhanpamuk gibi yazarlarla karşılaştırma olanağı hem de sıklıkla kitap çıkaran Divan edebiyatı (Lisedeyken edebiyattan soğutmuştu) uzmanı akademisyen Pala'nın edebi dilini tatmak adına bulmuş oldum.
Eser; 1818 Mayıs ayında İstanbul'dan yola çıkan Sürre kervanının macera ve cefalarla dolu hac yolculuğunu kapsıyor. Anlatıcı vakanüvis (Osmanlı tarihçisi), müderris, mülazım, kuşbaz, berber, bezirgan, seyis ile güzel bir cariye ve özürlü bir kız. Kervanın yapılanmasında hücrelere ayrılması ve baş karakterlerin birbirlerine Yoldaş demeleri ile Mürüvvetment İnsan, develeri ıhtırmak gibi kelimeler hoşuma gitti elbet. Yer yer düşük tümceler olmasına rağmen akıcı bir dille süren anlatım, giderek 5 yıldır Vehhabi terörüyle yapılamayan Hac yolculuğunun yapılmaya başlanmasıyla yolda karşılaşılan zorluklar neticesinde polisiyeye evrilince ve araya da Hüdayi&Nadide aşkı karışınca bir heyecan geldi, diyebilirim. Eşlerine dönen dişi posta güvercinleri ve Valide sultanın Hz.Hatice türbesine her yıl yollayıp bekletilmiş mücevherleri kulağına küpe yapması da güzel ayrıntılardı.
Yazarın Çapulcu Çöl bedevileri dediği, Hac kervanlarını soyan, türlü eziyetler edip kendi inançlarını dikte eden ve kutsal mekanları (mezarlar, türbeler ve camiler) yağmalayan Vehhabilerin inançlarının çarpıklığı anlatılırken, BİAT kültürü sebepleriyle (!) sıralanıyor. Yoldaki baskında Osmanlı sultanı 2.Mahmud'a biat eden Mısır Hidivinin kardeşi özelinde müslüman vasfıyla yardıma yetişmesine de deginiliyor.
Benim açımdan işin rengi, yazarın İslami referanslarla Biat kültürünü, Sapkın Vehhabiler altında anlatmasıyla değişti tabii ki. Zira değinilmeyip EKSİK kalan bir şeyler vardı. Osmanlı-Rus savaşıyla meşgul payitahtın gerçek durumu, Mısıra gönderilen Kavalalı Paşanın krallık ilan etmesi ile İngiliz kışkırtmalarına rağmen 18yy ortalarından beri oluşan Vehhabiliğe İslami ruhban sınıfının gerekli cevabı verememiş olması gibi.
Hatırlatmak gerekir ki; bahsi geçen Vehhabilik bugün kutsal toprakların petrolle birlikte üzerine oturan Suudilerin inancıdır (kitapta da var) ve 300 yıl önce Mısıra kral yapılan Kavalalı Paşa gibi İngiliz emperyal gücünün eseridir. Osmanlı'dan ayrılan tüm bedevilere belirli şartlar altında petrol işletimi karşılığı Ortadoğu ülkeleri (Kuveyt, Katar, BAE gibi) ortaya çıkmıştır, mağlup dedelerimizin Fizan-Yemen- Filistin gibi savaşlarının sonucunda. Hatta Mısırdaki Kavalalı hanedanligi, Arap-Israil savaşı yenilgisi sonrası 1953'de yıkılıp bugünkü Mısır doğmuştur. Batı karşısında Rönesans yapamayıp bu kitapta da övülebilen tarikat yada tekke sultasında oluşan ve reddedilen Ruhban sınıfından İslam alemi kurtulamamış, 400 yıldan beri tüm dünya Batı hakimiyetinde kalmıştıır. Batının bilim ve sanat sırrına, ülkemizde yıkılmaya çalışılan reformlara, din-vicdan hürriyetine ve Laikliğe hiç girmeyeceğim.
Osmanlıdan ayrılan Araplarla neler yaşandığını ilk elden, Cemal paşanın yanındaki gazeteci #falihrıfkıatay 'ın #zeytindağı eserinden okumanızı tavsiye ederken, günümüz muhafazakar görünümlü Neoliberal partilerin güdümlü dünyasında, geçen yıllarda ziyarete gelen Suudi kralının otelinde otururken ayakta dikilebilen liderleri de anımsamanızı beklerim doğrusu. Yazarı da, her ne kadar edebi bulmasam da, bu kitabı yazarak bir daha Hac ziyareti yapmamayı göze alabildiği için (Tarihçi Murat Bardakçı da Riyad'ın şaşaalı zenginligini anlattığından ülkeye alınmıyor) tebrik etmek isterim: Kafa Modern gönüller Postmodern, nasıl olsa...