Gönderi

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Sadece karşılaşma tesadüf olmadığı gibi hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar… Tesadüf
·
34 görüntüleme
Duygu. okurunun profil resmi
İki çocuk oyun oynarken birden kavga etmeye, itişip kakışmaya başlarlar. Ağlayarak annelerine koşarlar. "Bana vurdu!" Annelerden biri gider ötekiyle konuşur. Aralarındaki tartışma alevlenir, birbirlerine girerler. Beş dakika sonra iki çocuk hiçbir şey olmamış gibi kaldıkları yerden oyunlarına devan eder. Annelerse ömiir boyu birbirlerinden nefret eder. Öğrenmemiz gereken bağışlamak değil. Dünyaya bu yetiyle geliriz. Ama sonra ne olur? Tam tersi davranışı öğrenir, uygularız. Bağışlamak son derece güçleşir. Size kim ne yaptıysa unutun, hepsi bu. Unutun, çıksın yaşamınızdan. Ama böyle olmuyor. Bir onur savaşına dönüşüyor. Neden? Çünkü bağışlamadığımızda kişisel önemimiz şiştikçe şişer. "Yaptığını affetmeyeceğim. Bağışlanamaz bir şey yaptı" demek görüşümüze daha da büyük bir önem kazandırır. Gerçek sorun gururdur. Gurur yüzünden bağışlayamadığı-mız, içimizde kalan haksızlığı alevlendiririz. Bu şekilde duygusal zehir birikimi arttıkça acı çeken kim olur? Bizimle hiçbir ilgisi olmasa bile çevremizdekilerin yaptığı her şeyin acısını biz çekeriz.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.