Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
Sevgi
'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi? Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi; sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen için mi? Seven kişi olabilir öyle değil mi? O zaman demek ki kitap 'sevme' kavramına bağlı olarak 'sevgi' ye odaklanacaktır. Bu kitap incelemesine başlarken süslü, sevgi dolu cümle kurmadım; sevmek şudur ya da budur ve aslında böyledir, demedim çünkü bir sanatı konuşacağız. Bu hiç şüphesiz kitabımızın adından da geçtiği gibi "Sevme Sanatı" Erich Fromm giriş yazsında şöyle bir açıklama yapar: "Bu kitabı okuyarak sevme sanatına ilişkin hazır bilgiler edinmek isteyenler düş kırıklığına uğrayacaklardır. Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişinin sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır. Burada yapılmak istenen okuyucuya, sevgiye erişmek için harcadığı tüm çabaların, kendi kişiliğini bütünüyle yaratıcı yönde geliştirmedikçe, başarısız kalacağını göstermek, komşusunu sevme yeteneği, alçak gönüllülük, cesaret, inanç ve disiplin kazanmadan sevgiden yana kişisel doygunluğa erişemeyeceğini kanıtlamaktır." Ve BAM! İşte Fromm müthiş bir seslenişte bulundu okuyucuya, bu kitabı büyük bir ciddiyetle okumam gerektiğini anladım. Bu asla bir kişisel gelişim değildi. İkinci cümlesine dikkatinizi çekmek istiyorum 'Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişinin sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır.' yani sevgi olgunluk mu? Ya da olgunluğu mu gerektiriyordu? Cümlenin devamı ise 'kendi kişiliğini bütünüyle yaratıcı yönde geliştirmedikçe' bu kısma baktığımız zaman ise bu olgunluğu kişiliğin bütünü yaratıcı olmalı, gelişmeli diyor. Ayrıca disipline de önem verdiği aşikardır, sevgi iyi yollarda olacağını son cümlesinde belirtir. Bu bölümü vermemin nedeni ise kitap hakkında bilgi, özet niteliği taşıdığını düşünüyorum. Gelin birde kitabımızın içeriğine bakalım. Sevmek bir sanat mıdır? Dedikten sonra yolu ikiye ayırıyor Fromm; "Öyleyse eğer, bilgi ve çabaya gereksinimi vardır. Yoksa sevgi, kaderin bir lütfuyla şanslı olanlarımızın «kapıldığı» tatlı bir duygu mudur? Şüphesiz büyük çoğunluk ikinci önermeye inanmaktadır. Oysa bu kitap, birinci önerme temeline oturtulmuştur." yani bilgi ve çaba gerekiyor. Sevmek için bir bilgiye ve çabaya ihtiyacım var? İhtiyaç mı dedim? İşte şimdi olay değişiyor. Buyrun devam edelim. Fromm kitabında insanların 'sevme' den ziyade 'sevilmeyi' arzuladığını belirtir. İnsanlar, nasıl sevilirim, çabası içerisindedir. Erkekler için sevilmenin yolu güç ve paradır, kadınların ise endam ve güzellik. Sizce de çok haklı değil mi? Ayrıca romantizmi ele alan yazar aşkın artık bir çeşit pazarlama olduğu belirtir yani kişilerin karşılıklı çıkarı söz konusudur. Boşuna demiyoruz aşk kalmadı diye, gerçekten de aşk neredeyse kalmadı. 'Nerede o eski aşklar', Neden böyle deriz biliyor musunuz? Çünkü o aşklarda çıkar yoktu sadece sevgi vardı. Artık her şey o kadar değişti ki, sanal dünyayla beraber hiç tanımadığımız insanlara karşı yakınlık hissediyoruz ve sevgi duyuyoruz, çok garip değil mi? En önemlisi bu ne tür bir sevgi ya da sevgi mi? 'Sevgi olmadan insan yaşayamaz.' Kesinlikle öyle çünkü sevgi bir ihtiyaçtır, bizler sevmek ve sevebilme gereksinimi duyarız. Söyledim mi bilmiyorum ama, kitabımız ağırlıklı olarak 'sevgi' üzerinde durur, bu yüzden bizde sevgiyi ağırlıklı ele alacağız. İncelemenin başında sorduğum sorunun henüz yanıtını alamadık, 'sevgi nedir/neydi?' o zaman devam¬ Biz insanlar kabuğumuzu kırmadan asla yaşayamayız, biz insanlar birbirimize ihtiyacımız var. Biz sürüyüz, yalnız yaşayamayız. Kadın-erkek önce kendini keşfetti sonra birbirini keşfettiler. Öncesinde insan birbirine yapancıydı bu yüzden sevgi oluşmadı, ancak yakınlaşmayla oluşabilirdi. Kişinin bir biriyle kaynaşma arzusu insanın içindeki en güçlü itkidir. Bu, insan soyunu, kabileyi, aileyi, toplumu bir arada tutan güç en temel duygudur. Sevgi vermektir. Mesela en önemlisi ilgi vermektir, eğer insan sevdiği bir şeye yeterince ilgi göstermiyorsa bu onun sevgisinin yetersizliğidir. Kişi sevdiği şeyler için emek verir, sevdiği şey için çabalar. Kitapta yer yer sadistlik hakkında da ilişkiler olacak, bu sizin ilginizi çekecektir. Peki neden sadistlikten söz ediliyor? Sadistler acı çektimek isteyen kişilerdir çünkü acı çektirmek zihnen onları doyurur. Sadistler acı çektimeyi seviyor da diyebiliriz öyle değil mi? Farkettiğiniz üzere 'sevgi' dedim. Ayrıntılı bilgi için 'sevme sanatı' adlı kitaba ya da çeşitlik makalelere başvurabilirsiniz. Sevgi denince kadın ve erkek arasındaki ilişki muhakkak akla gelir, kitapta bu konu hakkında da bilgi verir Fromm. Bu konuda elbette Freud görüşleride konuşulacak ve eleştirilecektir. Birde çocuk, anne, baba arasındaki sevgi konu ediliyor. Anne ile çocuk arasında sevgi, baba ile çocuk arasında sevgi; hoş, anlaşılır bir şekilde dile getiriyor yazar. Hadi ilginç bir bilgi verelim de keyfimiz yerine gelsin.= Sekiz buçuk - on yaşlarına kadar çocukların çoğunda, sorun hemen hemen bütünüyle sevilmektir, O olduğu için sevilmek. Bu yaşa dek çocuklar henüz daha sevemezler, sevilmeyi minnetle, sevinçle karşılarlar. Çocukların gelişmelerinin tam bu noktasında yeni bir unsur girer sahneye; kişinin kendi çabasıyla sevgi üretme duygusu. Yani bu sevme kavramı sonradan gelişiyor bizde¿ Evet konumuza devam edelim. Sevgiden sürekli bahsettik, kadın-erkek ilişkisinede biraz olsun değindik, ama şimdi Kadın-erkek ilişkisinde yer alan sevgiyi yani Fromm'un deyimiyle 'cinsel sevgi' üzerinde biraz duracağız. Fromm anne sevgisi ve kardeş sevgisini aynı katagoriye alıyor çünkü bir anne bütün çocuklarını sever, bir kardeş bütün kardeşlerini sever. Ancak cinsel sevgide ise bir kişi tek biri kişiyi seviyor ve Fromm bunu 'bencillik' olarak belirtiyor. Ve bunu şöyle açıklıyor: "Birbirine "âşık", kendileri dışında başkasına hiç bir sevgi duymayan iki insana sıkça rastlanır. Bunların sevgisi gerçekte iki kişilik (â deuz) bencilliktir. Onlar kendilerini karşılıklı aynılaştıran iki insandır. Ayrı - olma sorununu tek kişi olmayı, iki kişi yaşıyarak çözümlerler, Yalnızlığın üstesinden gelmeyi başarabilirler. Ne var ki diğer insanlardan ayrı oldukları için birbirlerinden de ayrıdırlar ve kendilerine yabancılaşırlar, bir olma deneyi boş bir hayaldir, Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa sevdiği kişide insan, tüm insanlığı, yaşayan ne varsa hepsini sever." sonunda ise verdiği mesaj ne hoş öyle değil mi? Kişi sevdimi yaşayan ne varsa hepsini sever. (not: alıntı yapmayacağım dedim ama alıntı olmadan bir inceleme kanıtlanabilir nitelik pek taşımaz.) Kardeş ve anne sevgisi süreklidir yani doğuştan beri ve hayatımızın büyük bir kısmında var olan insanlara duyulan sevgidir. Cinsel sevgi ise tanımadığımız bir insana hisdettiğimiz bir sevgi, bu sevgi genelde sürekliliği olmaz çünkü cinsel isteğe bağlı olarak olur, bunun yaşanmaması için kişi sadece sevdiği yabancıya bağlı ise tüm her şeye sevgi duymalı ve sevdiği kişiyi niçin sevdiği de önemlidir. Burada kısmen düşüncemi de ekledim, Fromm bu konuda derin ve anlaşılır ele alıyor konuyu... Gelelim, bana göre en önemli konuya¬ KENDİNİ SEVME Maalesef krndini sevme konuduna bakacak olursak mevzu gerçekten derin ve canı sıkıyor. Calvin, kendini sevmeye 'veba' diye niteliyor; Freud'a göre ise narsizmle eşit. "Narsizm, insan gelişmesinin ilk evresidir, yaşamının daha sonraki evrelerinde narsizme dönen kişi sevme yetisini yitirir, en uç noktası çıldırmaktır." haydaaa.. Kendimizi de mi sevemiyeceğiz! Onu geçtimde kendini sevmek bencilliktir denilmiş hep, günümüzde bencillik, kendini beğenmiş, egoist vb. görülür, neden öyle olsun ki, kişi kendini sevemez mi? Birde neymiş kendini seven bir insan başkadını sevemezmiş (!) o zaman Fromm'dan gelsi cevap:"Eğer bir insan, olarak komşumu sevmem bir erdemse, bir insan olduğuma göre kendimi sevmem de bir erdemdir." komşu sadece bir örnektir. Bu arada bencil kişi sadece kendisiyle ilgilidir. Herkesin kendine göre olmasını ister. Kısacası insanın kendini sevmesi bir erdemdir. Daha sonra yazar kendini sevme ve başkasını sevme arasındaki ilişkiyi açıklıyor, kitabı okuduğunuzda göreceksiniz, ben daha fazla bilgi vermesem iyi olur. Arkadaşlar bu arada bu şimdi spoiler oluyor mu? Aman oluyorsa olsun, roman değil ki dimi yani? Tanrı sevgisinede değinelim, zaten daha sonra iki konu geliyor, o iki konudan sonra kitap bitiyor. Tanrı ile kul (insan) arasında bir bağ vardır, bu sevgi olabilir nefrette ya da başka bir şey de olabilir. Her ne olursa olsun bir bağ ver ister kabul edelim ister etmeyelim bu bağın varlığı değişmez. Kitapta Fromm Tanrı sevgisini dinlerle bağdaştırarak anlatıyor ancak ağırlıklı olarak Hristiyanlık üzerine durmasını doğru bulmadım, diğer dinlere de kısmi olarak yer veriyor ama özellikle İslama neredeyse hiç değinmiyor. Bunun nedeni İslam ile Hristiyanlık aradındaki benzerlik mi bilemiyorum. Kısacası Tanrı ile insan arasındaki ilişkiye ve sevgiye açıklık getiriyor. İki konu daha işleniyor bunlardan biri 'Sevgi ve Çağdaş Batı Toplumda Sevginin Yozlaştırılması' idi ama ben bu kısmı işlemeyeceğim maalesef çünkü hem uzun hemde detaylı, incelemede baya uzun oldu. Son konumuzuda ele alıp incelemeyi bitirelim, sizde yoruldunuz baya :) - Sevginin Uygulanması - Sevgiyi, sevmeyi duygu olarak ele aldık şimdi de bu duygunun artık fiile geçmesine geçeceğiz, şimdi bakalım Fromm bize neler anlatacak bu konuda :) Bizim için olduğu gibi Fromm içinde zor bir konu olmuş: "Sevme sanatının kuramsal yanından sonra, şimdi daha güç bir sorunla karşı karşıyayız, sevme sanatının uygulanması" diyor kendileri ve çokta haklı. Sevgi herkesi sevmekle gerçekleşebilir. Bir insanı insan olduğu için sevmeliyiz, tek bir kişi severek diğer insanları yok sayamayız. Bir toplumda sevgi olmazsa o toplum yok olur diyor Fromm. Sevme sanatında ustalaşmak isteyen biri, disiplini, yoğunlaşmayı ve sabrı tüm yaşamına uygulamaya da başlamalıdır. Konuyla ilgili daha detaylı açıklamayı kitapta bulabilirsiniz. Konuyu toparlayıp incelemeyi bitirelim. Sevme sanatı sevgiye bağlı olarak açıklanır ve üzerinde düşünülüyor. Sevgi bağlarını ele alan kitap insan ilişkilerinde sevginin yerini, rolünü anlatıyor. Yani aslında sevgi insanlar arasında önemli bir bağdır diyebiliriz. Kısacası 'sevgi' kavramı hakkında bir düşünceniz olacağı ve üzerinde düşünebileceğiniz güzel bir kitap, kesinlikle tavsiye ederim. Okuduktan sonra bu 'sevgi'nin meğer ne kadar farklı olduğunu anladım ve sevgi hakkında daha çok fikir sahibi oldum. Keyifli okumalar :)
Sevme Sanatı
Sevme SanatıErich Fromm · Say Yayınları · 202018,4bin okunma
··
15,1bin görüntüleme
İbrahim okurunun profil resmi
Çok başarılı ve bizler için de faydalı bir inceleme olmuş. Kitabı içselleştirmişsiniz. İncelemenizi okurken okuduğumuz kitaplar hakkında -kendimizde kalacak, onu yayımlamayacak bile olsak- yazmanın kitabı anlamak, idrak etmek noktasında bize son derece yararlı olacağını düşündüm. Sizde de belki öyle olmuş. İncelemenizi okurken bir dergiden okuyormuş gibi hissettim, üzerinde biraz daha çalışıp biçimine (kitap tanıtımı yazısı, deneme veya makale gibi; hangi türü tercih ederseniz ama ben olsam daha çok denemeyi seçerdim) karar verip düzenleyerek bir dergide yayımlayabilirsiniz bence. Ve kitap hakkında detaylı bilgiye sahip olmamı sağladığınız için teşekkür ederim, listeme ekledim.
duha 人 okurunun profil resmi
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim 🤗 inceleme, yazı yazmak falan konusunda kendimi pek başarılı bulamıyorum maalesef ama arada yazmaya çalışıyorum çünkü seviyorum yazmayı, bu yorumunuz gerçekten beni mutlu etti tekrar teşekkür ederim. Keyifli okumalar 😊
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Erich Fromm insan yaşamının sürdürülebilmesi için gerekli olan ihtiyaçları, fizyolojik ve varoluşsal ihtiyaçlar olmak üzere ikiye ayırır. Varoluşsal ihtiyaçlar da en az fizyolojik ihtiyaçlar kadar elzem ve vazgeçilmezdir. Elbette ki sevgi bu varoluşsal ihtiyaçlardan biridir. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de insanın tepe noktaya -yani kendini gerçekleştirme noktasına- ulaşabilmesi için sevgi ulaşması gereken ara duraklardan biridir. Bir hocam derdi ki "Kendini sevmeyen insan hiçbir varlığı sevemez." Sizin de incelemenizde bahsettiğiniz gibi kendini sevmek bir bencillik değil, aksine gerekliliktir. Bütün bunlar sevgi duygusunun ne kadar hayatı olduğunu yeterince gösteriyor aslında. Malumunuz dillere pelesenk olmuştur, "Bir insanı sevmekle başlayacak her şey!" Ben de bunu biraz daha genişleterek "Bir varlığı sevmekle başlayacak her şey!" demek istiyorum :) Çok özenli, dikkat çekici ve kitabına yaraşır bir inceleme almışsınız kaleme. Zaten okuyacaklarım arasına aldığım kitaba iştahımı daha da artırdınız. Emeğinize sağlık...
duha 人 okurunun profil resmi
Bu güzel yorumunuz için teşekkür ederim 🌹 gerçekten çok güzel dediniz 🤗
Bu yorum görüntülenemiyor
Sabahattin Seden okurunun profil resmi
Müsaadenizle bu güzel metni "Selvi Boylum Al Yazmalım" filminin ünlü repliği ile tamamlayalım. "Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. Durursam bir daha kurtulamam. Ziyanı yok, gülüşü yeter bize. Yüreğim kaydıysa günah mı?Çamura saplansam yardıma gelir misin? Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi. Elinden tutuversem benimle gelir mi? Seninim işte, alıp götürsene beni. Elveda Asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda. Bitmemiş türküm benim."
duha 人 okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim :)
İlyas Cahit Zümrüt okurunun profil resmi
Çok güzel açıklamışsınız, gönlünüze sağlık!
duha 人 okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.