Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

391 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Huzur'a Giden Yolun Şahidi
Arafta kalmak kadar insana hüzün verici bir durum yoktur. Zira, arafta insana huzur namına bir şey yoktur. Kişi, kesin bir sonuca sahip değildir ve geldiği yerlere olan bağı zayıflamıştır. Çünkü geldiği yerde aradığını bulamadığı için maddi veya manevi bir yolculuğa çıkar insan. Sorularına, sıkıntılarına, bunalımlarına bir cevap, bir derman, bir rahatlama aradığı için insan yola çıkar. Hangi medeniyetten olursa olsun insan bu duruma girebilir ki bunun kadar normal bir durum yoktur. İnsan, düşünen bir varlıktır. Sorgulamak, sormak, araştırmak insanı diğer varlıklardan ayıran özelliklerindendir. Bu doğal bir süreçtir. Bu durum engellenemez, engellenmek istendiği zamn ortaya pek hoş durumlar çıkmaz. Mesela, Orta Çağ'da Kilise, halkın bu yeteneğini köreltmek istemişler; düşünenleri yani toplumun filozoflarını ortadan kaldırmışlar, bu şekilde toplumun gözü korkutularak düşünmek bir başka deyişle akıl etmek fiillerinin önü kesilmiştir. Bu yaşanan olaylar, onlarca kitaplarda anlatılmıştır ve ayrıca buna benzer durumlar diğer toplum ve medeniyetlerde de yaşanmıştır. İnsan korkan bir varlıktır, özellikle yeni fikirlerden. Tarihten vermek istediğimiz şu örnek, bu durumu açıklayabilecek bir örnektir: Peygamber Efendimiz (s.a.v) tebliğe başladığı zamanlarda, tüm anlattıkları insanlığın rahmeti için olmasına rağmen, Mekkeli müşrikler O'nu (s.a.v) engellemeye, reddetmeye, zulmetmeye, susturmaya çalışmışlardır ilk başlarda ama hedeflerine ulaşamamışlar tabi. Zira Hak gelmişti ve batıl zail olmaya mahkumdu. Hülasa, insan manevi dünyasında sürekli aktiftir. Devinim halindedir. Edebiyat dünyasında bu konu üzerine eserler kaleme alan pek çok yazar vardır çünkü yazarlık, bir bakıma arayışın getirmiş olduğu bir durumdur. Bizim edebiyatımızda da, Tanpınar ön plana çıkan yazarlarımızdandır. Tanpınar'ın romanlarındaki karakterler, katiyen 'huzur'a ermiş bir yaşama sahip değildirler. Sürekli düşünen, mensubu olduğu medeniyet ve yeni gördüğü medeniyet arasında med-cezirler yaşayan, soran, arayan, karakterlerdir. Bu sebeple, bu karakterler hep 'huzur' aramıştır zira manevi dünyasını sakin bir denize çeken yahut tutarlı düzene oturtan karakterler değildir. Bu romanda, Mümtaz karakteri Şark-Garp arasında kalmış; İslam'ın görüşleri ile Tanzimat'la bizim dünyamıza giren oryantalist düşüncenin etkileri arasında bocalamış; camiinin mukaddesliğini bilip ezan okunurken hangi vakit olduğunu bilemeyecek kadar yabancılaşmış bir karakter. Şark'ın azizliğini benimsemiş ama tespit ettiği sorunlara Garp'ın bakışıyla cevap bulmaya çalışmış, bunu yaparken de mensubu olduğu Şark toplumunun dilinden konuşmak gerek diye de düşünmüştür. Böyle ortaya karışık görüşlere sahip olan Mümtaz, ayrıca aslını inkar yerine asıl ile yeninin birleşmesini savunmuştur. Bu sebeple, Mümtaz bu romanda, bizce, Tanpınar'ı temsil ediyor. Zira bu karakter gibi Tanpınar'da arayış içerisinde yaşamıştır. Diğer başkarakterlerden Nuran, Mümtaz'ın kadın hali gibidir. O da onun gibi düşünmekte fakat hayata doğal olarak kadınca bakmaktadır, yani daha duygusal daha coşkulu, daha mazlum. Mümtaz hayal aleminde yaşarken gerçek hayata romanın sonunda dönüyor fakat Nuran, romanın başından beri kendinde idi. Bu sebeple, Nuran arayışını hayatın içindeyken yapmıştır, hayal aleminde iken değil. Üçüncü karakter, Suat, hayattan kendini kopartmakta, hep kötümser bir açıyla dünyaya bakmaktadır Aslını toptan reddetmekte, yeni görüşlere kapısını da kapatmakta, hayatı kendisine araç veya amaç değil -haşa- Allah'ın kendisine yaptığı bir zulüm olarak görmektedir. Ne kadar, her şeyi reddetmiş olsa da, daima sığınılacak bir yer aramıştır. Ama, çıktığı yer yanlış olduğundan hedefine ulaşabildiği pek söylenemez. Son olarak, Sahnenin Dışındakiler adlı eserde de bulunan (bu arada bu eserde Mümtaz ve Nuran'ın çocukluğu da bulunmaktadır) İhsan, bu romanda yaşının da vermiş olduğu olgunlukla bu romanın belki de, en sağlam kişidir. Filozof gibi talebelerini yönlendiriyor, görüşlerini belirtiyor, bu şekilde o dönemin konularını izaha çalışıyordu. Bu sebeple, karakterler arasında pusula mevkinde idi. Başka karakterler elbette var ama diğerleri bu karakterlerin özellikleri, zikrettiğimiz karakterlere benzemektedir. Bu sebeple, onları ayrıca zikretmeğe gerek görmüyoruz. Sözlerimizi hülasa edersek; her insanoğlu gibi Şark insanı özelikle aydını da arayış içindedir. Bu doğal bir süreçtir. Mühim olan, bu arayışın doğru bir temel üzerine inşa edilmesidir. Temel doğru alındığında, ok misali, hedefe varılmak işten bile değildir. Bu arayış uzun yıllar sürülebilir, türlü cefalar çekilebilir; önemli olan vazgeçmemektir, koyvermemektir. Sorular mühimdir. Konular mühimdir. Cevaplar mühimdir. Bu roman, toplumun ve ferdin sorunlarını 392 sayfada belirtmeye ve cevap bulmaya çalışmıştır. Sorular, sorunlar, ifade edilmiş fakat cevaplarsa gösteril(e)memiş ya da işaret etmekle yetinilmiştir. Zira, Tanpınar'da arayışta olan bir yazardır. Romanı ve romanları da bu arayışların ürünleridir. Karakterleri de onun ruhundan, benliğinden, görüşlerinden izler taşımıştır. Huzur romanı, bu arayışın mübarek sonucunun arzulandığı ama bunun yerine (kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir güzellikte) bir arayışın yahut arayışların ifade edildiği bir romandır. Okur, bu başarılı romanı okuyarak; eğer arafta değillerse bu cefalı yolu tanıyor, eğer arafta iseler bu cefalı yolu daha iyi tanıyor. Huzurun arandığı roman olarak karşımıza bu eseri sunmuştur Tanpınar. İyi okumalar dilerim. Muhabbetle.
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 200816,4bin okunma
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.